4 Eylül 2020 Yazısı
Birçok nedenle çocuk istismarlarının ve tecavüzlerin önemli bir bölümü kamuoyunun gündemine gelmiyor. ne yazık ki burada etkili olan basının çocukları koruyucu yaklaşımları gibi ideal uygulamalar değil. ilk akla gelen nedenler güvenlik tehdidi, damgalanma korkusu, cezalandırılma, toplum dışına itilme, dışlanma korkusu… gün ışığına çıkan olguları ayrıntılı incelediğimizde bu unsurları bir bir bulabiliyoruz: ailelere konuşmayın baskısı, soruşturma açanlara kapat baskısı, silah zoru, mağdurun engelli maaşının kesilmesi, son olarak da kanuni sultan süleyman eah yönetiminin gizlenemeyen marifeti, sosyal çalışmacıya sürgün. suçların en ağırlarından biri için cezalandırılma korkusunu mağdur ve tanıklar daha yoğun hissediyor.
Belki bu konudaki
veriler tamamen bilinmiyor ve doğrudan bir ilişkiye işaret edecek kadar
büyük araştırmalar, konunun hassasiyeti veya sansürlenmesi gibi
nedenlerle yapılamıyor. ama içinizin kararmasını göze alıp gazetelerde
son yıllarda çıkan haberleri taradığınızda, saldırganın sıklıkla
ilahiyatçı, din görevlisi, kuran kursu sahibi, imam gibi mesleklerden
olmasının dikkat çekmemesi imkansız. zira aynı yıllar eğitim sisteminde
gerici dönüşümlerin yapıldığı, özellikle kız çocuklarının
devamsızlıklarını engelleyecek mekanizmaların ortadan kaldırıldığı,
televizyon ekranlarında nikah için uygunluk ile altı yaş sözlerinin aynı
cümle içinde kurulmasına izin verildiği, buna itirazı olanlara dava
üstüne dava açıldığı, adı tecavüz skandallarıyla birden çok kez
vakıflara övgüler, dahası paralar yağdırıldığı yıllar. bu noktada
“bilimsel” tarafsızlığı bırakıp dinselleşmenin karşımıza artan istismar
oranları ve bildirimi yapılmayan çocuk gebelikleri gibi skandallarla
çıktığını kabul etmek zorundayız. bu toplumsal suçun, bunu görmeyen
herkesi bağladığını da.
Peki her gün körüklenen, hamaset dozu yükseltilen milliyetçiliğin, yabancı düşmanlığının onlarca suriyeli, afgan, ıraklı mülteci çocuğa karşı işlenen suçlarda hiç mi payı yok? savaş sırasında tecavüz suçlarının en yüksek oranlarda gerçekleştiği bilinirken, yakın tarihte balkanlar’daki ve ortadoğu’daki tüm savaşlar bunun örneklerini göstermişken, cihat kavramının müfredata kadar girmesi, her gün devletin en üst makamlarındakiler tarafından cihat çağrısı yapılmasının etkisini göz ardı edebilir miyiz? açıkça söylenmeli, toplum milliyetçi ve dinci ideolojilerle koşullandıkça, aktif olarak suça dahil olmasa da, yaptırımı konusunda pasif tutum alacak, özellikle azınlık çocukların istismarı kolay kolay engellenemeyecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder