1 Ağustos 2025 Yazısı
İran’ın Afrika Politikası: Sessiz Diplomasi, Ekonomik İşbirlikleri ve Yumuşak Güç Unsurları Üzerinden Dış Politika Analizi
GİRİŞ
21. yüzyılda küresel güç rekabeti, geleneksel Batı merkezli aktörlerin yanı sıra Orta Doğu gibi bölgesel güçlerin de dahil olduğu çok boyutlu bir düzleme evrilmiştir. Bu bağlamda İran'ın Afrika kıtasına yönelik dış politikası, sessiz diplomasi, ekonomik işbirlikleri ve yumuşak güç unsurları üzerinden şekillenen stratejik bir yaklaşım olarak öne çıkmaktadır. İran, 1979 İslam Devrimi sonrasında Batı ile yaşadığı gerginlikler ve uluslararası yaptırımlar nedeniyle marjinalleşmiş; bu durum, Afrika gibi alternatif diplomasi sahalarına yönelmesine yol açmıştır. Afrika, İran için yalnızca ekonomik bir pazar değil, aynı zamanda uluslararası arenada meşruiyet kazanma ve diplomatik yalnızlığını kırma fırsatı sunan kritik bir bölgedir.
Bu makale, İran'ın Afrika politikasını tarihsel arka
plan, sessiz diplomasi, ekonomik işbirlikleri, yumuşak güç stratejileri ve
rakip güçlerle rekabet gibi temel başlıklar altında analiz etmeyi
amaçlamaktadır. İran'ın kıtadaki varlığı, Şah dönemindeki ilk temaslardan
günümüze kadar geçirdiği evrimle birlikte ele alınacak; devrim sonrası dönüşüm,
1990'lardaki yeni arayışlar ve güncel stratejiler detaylandırılacaktır.
Özellikle "sessiz diplomasi" kavramı, İran'ın düşük profilli ancak
etkili diplomatik hamlelerinin merkezinde yer almaktadır. Ekonomik işbirlikleri
kapsamında enerji, inşaat, madencilik ve tarım sektörlerindeki faaliyetler
incelenecek; ambargoların dayattığı kısıtlamalar ve İran'ın bu kısıtlamaları
aşmak için geliştirdiği bypass stratejileri tartışılacaktır.Yumuşak güç
unsurları, İran'ın Afrika'da kalıcı bir etki yaratmak için başvurduğu eğitim
bursları, sağlık yardımları, kültürel etkinlikler ve medya araçları üzerinden
değerlendirilecektir. Ayrıca, İran'ın Çin, Türkiye, Suudi Arabistan ve Fransa gibi
aktörlerle kıtadaki rekabeti karşılaştırmalı bir perspektifle ele alınacaktır.
Sudan örneği üzerinden yapılacak vaka analizi, İran'ın somut projelerini ve
diplomatik manevralarını anlamaya yardımcı olacaktır. Son olarak, İran'ın
Afrika'daki etkisinin sınırları, başarıları ve gelecekteki potansiyeli genel
bir değerlendirme ile ortaya konulacaktır.
Bu çalışma, İran'ın Afrika politikasını çok yönlü bir şekilde inceleyerek, küresel sistemdeki konumunu güçlendirme çabalarını ve kıtadaki stratejik hedeflerini anlamaya katkı sağlamayı hedeflemektedir.
Kıtaya Açılan Sessiz Bir Yolculuk: İran’ın
Afrika Yöneliminin Arka Planı ve Dış Politika Ekseni
21.yüzyılda küresel güç rekabetinin sadece Batı
merkezli gelişmiş ülkeler arasında değil, aynı zamanda Orta Doğu gibi bölgesel
aktörlerin de katıldığı çok yönlü ve çok düzlemli bir etkileşim alanına
evrildiği görülmektedir. Bu bağlamda, İran’ın Afrika kıtasına yönelik dış
politikası, dikkat çekici ancak genellikle göz ardı edilen stratejik bir
yönelimi temsil eder. İran, Afrika’ya doğrudan askeri veya sert güç
unsurlarıyla değil; sessiz diplomasi, ekonomik işbirlikleri ve yumuşak güç
stratejileri üzerinden bir dış politika geliştirme eğilimindedir. Bu görünmez
hamlelerin ardında hem iç hem dış dinamikler, tarihsel bağlamlar ve yapısal
zorunluluklar bulunmaktadır.
İran Neden Afrika’ya Yöneliyor ?
İran’ın Afrika kıtasına yönelmesinin nedenleri çok
boyutludur ve yalnızca ekonomik ya da ideolojik saiklerle sınırlı değildir. Bu
yönelimin ardında, hem küresel hem de bölgesel ölçekte İran’ın dış politika
paradigmasını şekillendiren yapısal ihtiyaçlar ve stratejik açılımlar
yatmaktadır. İran, özellikle 1979 İslam Devrimi sonrası Batı ile yaşadığı
sistematik gerginlikler ve uygulanan ambargolar nedeniyle uluslararası sistemde
marjinalleştirildiği bir pozisyona itilmiştir. Bu dışlanmışlık, İran’ı geleneksel
diplomatik partnerlerinin dışına çıkmaya ve "alternatif dış politika
sahaları" oluşturmaya zorlamıştır. Bu sahaların başında ise Batı'nın
tarihsel sömürgeci mirası, yapısal kırılganlıkları ve ekonomik bağımlılığı
nedeniyle dış aktörlere açık bir kıta olan Afrika gelmektedir.
Afrika, İran için yalnızca ekonomik bir pazar ya da
yatırım alanı değil, aynı zamanda uluslararası arenada “meşruiyet üretme”
zemini olarak da işlev görmektedir. Birleşmiş Milletler gibi çok taraflı
platformlarda 50'den fazla ülkeye sahip olan Afrika kıtası, İran’ın diplomatik
yalnızlığını dengelemek için önemli bir potansiyel taşır. Özellikle yaptırım
süreçlerinde bu ülkelerden gelecek siyasi destekler ya da tarafsız tutumlar,
İran için hem sembolik hem stratejik kazançlar sağlayabilir. Dolayısıyla İran’ın
Afrika yönelimi, sadece dış ticaret ya da yardım diplomasisi değil, aynı
zamanda küresel düzeyde yalnızlaşmaya karşı geliştirilen çok kutuplu bir direnç
stratejisidir.
Sessiz Diplomasi: İran’ın Düşük Profilli
Genişleme Yöntemi
İran’ın Afrika politikası, “sessiz diplomasi” olarak
adlandırılabilecek, görünürlüğü düşük ancak etkisi stratejik olan bir
diplomatik hattı benimser. Bu yaklaşım, yüksek profilli askeri üslenme ya da
sert söylemler yerine, uzun vadeye yayılmış ve genellikle perde arkasında
yürütülen temaslar üzerinden inşa edilmektedir. Özellikle Batı Afrika
ülkelerinde İran’ın açtığı büyükelçilikler, eğitim merkezleri, kültürel
etkinlikler ve az görünür sivil toplum kuruluşları bu sessiz diplomasi
yönteminin en belirgin araçları arasında yer alır.
Sessiz diplomasi, aynı zamanda İran’ın Afrika
ülkelerindeki siyasi kırılganlıkları gözeten pragmatik tavrını da yansıtır.
İran, Afrika’daki rejimlerin değişken yapısına rağmen keskin taraflara
yönelmektense, daha çok ikili işbirliği, teknik yardım ve karşılıklı çıkar
zeminine dayalı bir ilişki inşa etmeye çalışmaktadır. Bu nedenle İran, çok
fazla ideolojik söylem kullanmaksızın, daha çok kültürel, teknik ve ekonomik
araçlar üzerinden bir "gönül kazanma" stratejisi yürütmektedir.
Ticaret ve Ekonomik İşbirlikleri:
Ambargoların Dayattığı Alternatif Jeoekonomik Hamleler
İran’ın Afrika’ya yönelişindeki en belirgin
motivasyonlardan biri, ekonomik ortaklık ve ticaret ilişkileridir. İran,
Batı'nın uyguladığı kapsamlı ekonomik yaptırımlardan dolayı alternatif ticaret
yolları ve yeni pazarlar arayışındadır. Afrika bu anlamda hem düşük rekabetli
hem de yüksek ihtiyaçlı bir pazar olarak cazip hale gelmiştir. Tarım ürünleri,
enerji işbirlikleri, inşaat sektörü, madencilik ve altyapı yatırımları, İran’ın
Afrika ile kurduğu ekonomik etkileşimin başlıca unsurlarıdır.
Ambargolar nedeniyle geleneksel bankacılık
sistemlerine erişemeyen İran, Afrika’da genellikle yerel ortaklarla barter
ticaret (takas), üçüncü ülke bankacılığı veya yerel para birimleri üzerinden
işlem yapmaktadır. Bu ticaret biçimleri, hem İran’ın ekonomik
sürdürülebilirliğini hem de Afrika ülkelerinin alternatif tedarik zincirleri
geliştirmesini sağlamaktadır. Bu bağlamda İran, Afrika ile kurduğu ekonomik
ilişkilerde klasik Batı modeli “borçlandırma diplomasi”sinden farklı bir söylem
geliştirmeye çalışmakta; teknik işbirliği ve karşılıklı fayda vurgusunu ön
plana çıkarmaktadır.
Yumuşak Güç
Yumuşak güç kavramı, İran’ın Afrika politikasında
oldukça merkezi bir yer işgal etmektedir. Joseph Nye’ın teorik çerçevesinde
tanımlanan bu kavram, bir ülkenin başka ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda
ikna etme kapasitesini ifade eder. İran, Afrika’da doğrudan baskıcı veya askeri
araçlara başvurmadan, kültür, eğitim, medya ve yardım diplomasisi yoluyla bir
etki alanı yaratmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda İran, birçok Afrika ülkesine
burs imkânı sağlamakta, teknik eğitimler sunmakta, hastane ve klinik inşa
etmekte ve kriz anlarında insani yardımlar göndermektedir.
Yumuşak güç aynı zamanda İran’ın küresel imaj inşası
açısından da kritik bir rol oynamaktadır. Özellikle Batı medyasında sıklıkla
negatif şekilde temsil edilen İran, Afrika’daki sosyal projeleri sayesinde
"yardımsever", "kapsayıcı", "alternatif" bir güç
profili çizmekte; bu sayede hem Batı karşıtı hem de post-sömürgeci
söylemleriyle kıta ülkeleri nezdinde meşruiyet kazanmaktadır.
Dış Politika Stratejisi Olarak Afrika:
Sessizliğin Getirdiği Alan
İran’ın Afrika politikası, klasik dış politika
analizlerinin dışında, çok katmanlı ve çoğunlukla gözden kaçan bir örüntüyü
yansıtır. Bu sessiz yönelimin en dikkat çekici özelliği, İran’ın Afrika’daki
varlığını yüksek sesle duyurmadan, simgesel ve yapısal yollarla genişletmeye
çalışmasıdır. Bu yaklaşım, İran’ın küresel sistemdeki konumunu yeniden
tanımlama çabasıyla yakından ilişkilidir. Ambargolarla boğuşan bir ülke olarak
İran, Batı ile doğrudan rekabete girmeden, küresel güneyde derinlik kazanmaya
odaklanmaktadır.
Sonuç olarak İran’ın Afrika yönelimi, salt ekonomik ya
da ideolojik bir genişleme değil; aynı zamanda dış politikada uygulanan yapısal
bir yeniden konumlanma stratejisidir. Sessiz diplomasi, ticaret diplomasisi ve
yumuşak güç araçları, bu stratejinin temel yapı taşlarıdır. İran, küresel
düzende söz sahibi olma hedefi doğrultusunda Afrika’yı hem bir destek zemini
hem de bir meşruiyet sahası olarak konumlandırmakta; kıtaya açılan bu sessiz
yolculukla uluslararası yalnızlığını parçalamayı amaçlamaktadır.
Tarihsel Arka Plan: İran-Afrika
İlişkilerinin Doğuşu ve Evrimi
Şah Dönemi ile Başlayan Temaslar
İran-Afrika ilişkilerinin temelleri, modern anlamda
özellikle 20. yüzyılın ortalarına, yani Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin yönetimi
altındaki döneme kadar uzanır. Bu dönemde İran, Batılı ülkelerle kurduğu bağlar
doğrultusunda dış politikasını şekillendirirken, Afrika kıtasına yönelik
sınırlı da olsa ticari ve diplomatik temaslarda bulunmuştur. Ancak, bu
ilişkiler daha çok pragmatik ve ekonomik çıkarlar temelinde kurulmuş, ideolojik
veya kültürel boyutları ön planda olmamıştır. Şah rejimi, Afrika’da özellikle
Kuzey Afrika ülkeleriyle (özellikle Fas ve Mısır gibi Arap devletleri) sınırlı
düzeyde diplomatik ilişkiler geliştirmiştir. Bunun yanında İran’ın Sahra-altı
Afrika ülkeleriyle ilişkileri oldukça mütevazı kalmış ve genellikle bu
ülkelerle daha geniş Batı diplomatik ağları içinde dolaylı temaslar
gerçekleşmiştir.
Şah dönemi dış politikasında Afrika’nın nispeten geri
planda kalmasının temel nedenlerinden biri, İran’ın uluslararası alanda daha
çok Batı ittifakları ve özellikle ABD ile stratejik bir konumda bulunmasıdır.
Aynı zamanda, İran’ın enerji ihracatına dayalı ekonomisi, Afrika kıtasındaki
kaynak arayışlarından çok, petrol pazarlarında ABD ve Batılı ülkelerle dengeli
ilişkiler üzerine odaklanmıştır. Bu nedenle Afrika, İran dış politikasında
öncelikli bir alan olarak görülmemiştir. Ancak 1950’ler ve 1960’larda Afrika
kıtasında yaşanan dekolonizasyon süreçleri, İran’ın bölgedeki diplomatik
varlığını genişletme potansiyelini artırmıştır. Bu bağlamda, dönemin İran
dışişleri yetkilileri, Afrika ülkeleriyle diplomatik temaslar kurmak için ilk
adımları atmış, elçilikler açmış ve çeşitli uluslararası platformlarda
işbirliği arayışlarına girmiştir.
Bu süreçte dikkat çekici olan bir diğer husus, İran’ın
Afrika’da belirli siyasi hareketlere destek vermekten ziyade, devletler arası
ilişkileri ön planda tutmasıdır. İran, Afrika kıtasındaki yeni bağımsız
devletlerle diplomatik ilişkiler kurarak uluslararası arenada destek arayışında
bulunmuş, bu ülkelerin Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerdeki
oylarına önem vermiştir. Ancak ideolojik veya dini bağlamdaki işbirlikleri daha
sınırlı kalmıştır. Şah döneminde İran’ın Afrika’ya yönelik politikası, genel
anlamda Batı ile uyumlu, pragmatik ve nispeten mesafeli bir diplomasi olarak
şekillenmiştir.
1979 Devrimi Sonrası İlişkilerde Dönüşüm
İran İslam Devrimi’nin gerçekleştiği 1979 yılı, İran
dış politikasında köklü değişimlerin yaşandığı ve Afrika ile ilişkilerin de
farklı bir seyir izlediği bir dönüm noktasıdır. Devrim sonrası İran, Batı’dan
kopuş ve yeni bir dış politika paradigması oluşturma çabası içine girmiştir. Bu
bağlamda, devrim ideolojisi doğrultusunda bağımsız, anti-emperyalist ve
bölgesel nüfuz arayışına dayanan bir yaklaşım benimsenmiştir. Afrika kıtası da
bu yeni perspektifte, İran’ın dış politika hedefleri açısından farklı bir öneme
sahip olmaya başlamıştır.
Devrim sonrası İran, Afrika ülkelerine yönelik
politikalarını İslam Devrimi’nin evrensel mesajını yaymak ve benzer
bağımsızlıkçı hareketlerle dayanışma kurmak temelinde şekillendirmiştir. Bu
dönemde İran, özellikle Afrika’da sömürgecilik sonrası bağımsızlık
hareketlerini destekleyen ve anti-emperyalist söylemleri benimseyen ülkelerle
daha yakın ilişkiler geliştirmiştir. Özellikle Libya, Cezayir, Tunus gibi Kuzey
Afrika ülkeleriyle ideolojik yakınlık artarken, Sahra-altı Afrika’da ise bazı
direniş hareketlerine ve sol eğilimli hükümetlere sınırlı destek verilmiştir.
Ancak, İran’ın devrim sonrası Afrika politikası
pratikte karmaşık bir yapıya sahiptir. ABD ve Batılı ülkeler tarafından
uygulanan ambargolar, İran’ın uluslararası izolasyonunu artırmış, bu da İran’ın
alternatif diplomatik ve ekonomik alanlar arayışına yönelmesine neden olmuştur.
Afrika, bu açıdan hem diplomatik destek aranan hem de ekonomik ilişkilerin
çeşitlendirilmesi için uygun bir bölge olarak değerlendirilmiştir. İran, Afrika
kıtasında düşük profilli ama etkili diplomatik temaslar kurarak dış politikasını
yürütmeye çalışmıştır. Bu süreçte diplomatik temsilciliklerin sayısı artmış,
eğitim bursları, kültürel değişim programları gibi yumuşak güç araçları
kullanılmaya başlanmıştır.
Ancak ideolojik yayılma çabaları, İran’ın Afrika’daki
bazı hükümetler tarafından şüpheyle karşılanmış ve sınırlı başarı elde
edilmiştir. Bazı Afrika ülkeleri, İran’ın bölgesel ve mezhepsel politikalardan
uzak durmasını tercih etmiş, dolayısıyla ilişkiler pragmatizm ve karşılıklı
çıkarlar ekseninde şekillenmiştir. Buna rağmen, İran devriminden sonra
Afrika’daki varlığı belirgin biçimde artmış, özellikle ekonomik işbirlikleri ve
diplomatik temaslar güçlenmiştir.
1990’lar ve Sonrası: Yeni Arayışlar Dönemi
1990’lı yıllar, İran-Afrika ilişkilerinde yeni bir
dönemin başlangıcını işaret eder. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve küreselleşme
süreçlerinin hız kazanması, İran dış politikasında da yeniden yapılanma ve
çeşitlendirme ihtiyacını doğurmuştur. Ambargoların ve uluslararası izolasyonun
devam ettiği bu dönemde İran, Afrika’yı stratejik bir alternatif alan olarak
görmeye başlamıştır. Bu yaklaşım, hem ekonomik hem de diplomatik boyutlarda
yeni politikaların uygulanmasını beraberinde getirmiştir.
1990’lar ve sonrasında İran, Afrika ülkeleriyle ikili
ilişkilerinde ticari ve ekonomik işbirliklerine ağırlık vermiştir. Enerji,
altyapı, tarım ve inşaat gibi sektörlerde yatırım ve ortaklıklar geliştirilmiş,
ticaret hacmi artırılmaya çalışılmıştır. Bu dönemde İran, Afrika ülkelerinin
gelişmekte olan pazarları olarak taşıdığı potansiyele odaklanmış ve bu bölgede
kalıcı bir ekonomik varlık oluşturmayı amaçlamıştır. Aynı zamanda Afrika
ülkeleriyle karşılıklı ziyaretler ve diplomatik üst düzey temaslar artmış,
böylece ilişkiler sadece ekonomik temellerle sınırlı kalmamış, siyasal düzeyde
de güçlendirilmiştir.
Bu dönemde İran’ın Afrika’daki yumuşak güç
stratejileri de belirginleşmiştir. Kültürel diplomasi, eğitim bursları, sağlık
yardımları ve medya aracılığıyla algı yönetimi İran dış politikasının önemli
araçları haline gelmiştir. Özellikle İran hükümeti, Afrika’da “Bağımsızlık ve
Direniş” temalarını ön plana çıkararak kendi devrimci kimliğini bölge
halklarına anlatmayı hedeflemiştir. Bu, İran’ın bölgesel etkisini artırmanın
yanı sıra uluslararası arenada meşruiyet arayışının da bir parçası olarak
değerlendirilebilir.
Ancak 1990’lar sonrası dönemde İran’ın Afrika’daki
politikaları, bölgedeki diğer büyük güçlerin varlığı ve ekonomik rekabeti
nedeniyle çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. Çin, Türkiye, Suudi Arabistan ve
Batılı ülkelerin Afrika’ya yönelik büyük yatırımları ve diplomatik
faaliyetleri, İran’ın bölgedeki etkinliğini sınırlamış; İran, nispeten daha
kısıtlı kaynakları ve uluslararası ambargolar nedeniyle rekabet avantajı elde
etmekte zorlanmıştır. Bu nedenle İran, genellikle küçük ve orta ölçekli Afrika
ülkeleriyle ilişkilerini derinleştirmeye odaklanmış, stratejik denge kurmaya
çalışmıştır.
Öte yandan, 2000’li yıllardan itibaren İran’ın Afrika
politikası, çok boyutlu bir diplomasi çerçevesinde şekillenmiş ve giderek
çeşitlenmiştir. İran, Afrika ülkeleriyle siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik
alanlarında yeni işbirlikleri geliştirme yoluna gitmiş, hatta bazı Afrika
ülkeleriyle askeri eğitim ve savunma alanında da temaslarda bulunmuştur. Bu çok
yönlü yaklaşım, İran’ın küresel diplomatik manevra alanını genişletme
çabalarının bir parçası olarak okunabilir.
Sessiz Diplomasi
İran’ın Afrika politikası incelendiğinde, geleneksel
diplomatik kanalların ötesinde daha az görünür, ancak stratejik öneme sahip
“sessiz diplomasi” uygulamalarının ön plana çıktığı görülür. Bu diplomasi
biçimi, yüksek profilli açıklamalardan, açık sert politik duruşlardan
kaçınarak; arka planda sürdürülen görüşmeler, özel ilişkiler ve
kültürel-etkileşim odaklı stratejileri içerir. İran’ın dış politikasındaki
sessiz diplomasi yaklaşımı, Afrika kıtasına yönelik genişleme ve nüfuz artırma
çabalarında etkin bir araç haline gelmiştir. Bu bölümde, aleni olmayan
diplomatik pratikler, Afrika’daki büyükelçiliklerin ve resmi ziyaretlerin
analizi ile arka kapı diplomasisi ve düşük profilli diyalog stratejileri ele
alınacaktır.
Aleni Olmayan Diplomatik Pratikler
İran, Afrika ile ilişkilerinde genellikle medyada yer
alan yüksek sesli açıklamalar veya sert söylemlerden ziyade, daha az dikkat
çeken diplomatik yöntemlere ağırlık verir. Bu aleni olmayan diplomatik
pratikler, genellikle gizlilik ve düşük profil ile karakterize edilir. Örneğin,
İran’ın Afrika ülkeleriyle yürüttüğü siyasi temaslar genellikle resmi
toplantılar ve zirve dışında, ikinci planda gerçekleşir. Bu durum, tarafların
birbirleriyle ilişkilerde esnekliği korumasını ve çeşitli hassas konuları doğrudan
medyaya taşımadan müzakere edebilmesini sağlar.
Bu stratejinin temelinde, İran’ın uluslararası ortamda
maruz kaldığı yaptırımlar ve izolasyon politikaları nedeniyle ilişkilerini
hassas bir şekilde yönetme zorunluluğu yatar. Afrika ülkeleri ile olan
ilişkilerde sert açıklamalar yapmak veya dış politika manevralarını yüksek
profilli hale getirmek, hem İran’ın imajını zedeleyebilir hem de karşılıklı
güven ortamının oluşmasını engelleyebilir. Bu nedenle İran, Afrika diplomasi
arenasında düşük profilli temaslarla temaslarını sürdürerek, siyasi ve ekonomik
işbirliklerini kademeli ve kontrollü biçimde genişletme yolunu tercih
etmektedir.
Ayrıca İran’ın kullandığı aleni olmayan diplomasi
pratikleri, çoğu zaman sivil toplum kuruluşları, kültürel vakıflar, eğitim
kurumları ve dini gruplar aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu aktörler, resmi
devlet kanallarının dışında kalmakla beraber, ilişkilerin geliştirilmesi için
zemin hazırlarlar. Özellikle burs programları, kültürel değişim programları ve
yardım faaliyetleri bu kapsamda önemli yer tutar. İran’ın Afrika’da izlediği bu
tür diplomasi biçimleri, devletlerarası resmi ilişkilerin yanında halk diplomasisi
(people-to-people diplomacy) ve “soft power” uygulamalarını da içermektedir.
Afrika’daki Büyükelçiliklerin ve Resmi
Ziyaretlerin Analizi
Afrika kıtasındaki İran büyükelçilikleri, sessiz
diplomasinin önemli merkezlerinden biridir. Resmi sayıları ve coğrafi
dağılımları dikkate alındığında, İran’ın Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde hem
diplomatik bir varlık gösterdiği hem de yerel politikaya nüfuz etmeye çalıştığı
ortaya çıkar. Büyükelçilikler sadece diplomatik ilişkileri yürütmekle kalmaz,
aynı zamanda ekonomik, kültürel ve siyasi işbirliklerinin gelişmesinde aracı
görev üstlenir.
İran’ın Afrika’daki büyükelçilikleri, birçok ülkede
düşük profilli ancak sürdürülebilir ilişkiler kurma amacına hizmet eder. Resmi
ziyaretler de bu kapsamda stratejik bir öneme sahiptir; ancak İran’ın yüksek
profilli, medyada geniş yer bulan diplomatik ziyaretlerinden ziyade, daha az
medyatik ve sonuç odaklı resmi ziyaretler gerçekleştirdiği gözlemlenir. Bu
ziyaretler genellikle ekonomik anlaşmalar, eğitim işbirlikleri veya kültürel
faaliyetlere yöneliktir ve tarafların resmi ilişki kurma isteklerini gösterir.
Örneğin İran’ın Sudan, Nijerya, Güney Afrika ve Kenya
gibi ülkelerdeki diplomatik temasları, Afrika’nın çeşitli bölgelerinde farklı
stratejik yaklaşımlar sergilemektedir. Bu ülkelerdeki İran elçilikleri, dış
politika hedeflerine ulaşmak için siyasi aktörlerle yakın ilişkiler kurmakta,
kültürel programları desteklemekte ve ekonomik projelere zemin hazırlamaktadır.
Resmi ziyaretlerde ise karşılıklı çıkarların artırılması, ticaret hacminin
genişletilmesi ve güvenlik işbirliği gibi konular öne çıkar.
Büyükelçilikler aynı zamanda İran’ın Afrika kıtasında
yumuşak güç unsurlarını kullanabilmesi için bir platform işlevi görür. İran’ın
burs programları, kültürel etkinlikleri ve dini bağları, bu diplomatik
misyonların desteklediği faaliyetlerdir. Bu bağlamda elçilikler, resmi
diplomasi ile halk diplomasisi arasında köprü kurar ve “sessiz diplomasi”nin
uygulama alanlarını genişletir.
Arka Kapı Diplomasisi ve Düşük Profilli
Diyalog Stratejileri
İran-Afrika ilişkilerinde sessiz diplomasinin önemli
boyutlarından biri de arka kapı diplomasisi ve düşük profilli diyalog
stratejileridir. Arka kapı diplomasisi, resmi kanallar dışında, genellikle
devlet adamları veya diplomatlar tarafından gizli veya yarı-gizli biçimde
yürütülen görüşmeleri ifade eder. Bu tür diplomatik süreçler, tarafların
kamuoyu baskısından uzak kalarak hassas meseleleri müzakere etmesine imkan
verir.
İran, uluslararası ambargolar ve yaptırımların
etkisiyle zor bir dış politika ortamında bulunmakta ve Afrika ülkeleriyle
ilişkilerde bu tür düşük profilli iletişim biçimlerine daha fazla
başvurmaktadır. Arka kapı diplomasisi, İran’ın karşılıklı güvenin inşasında ve
stratejik işbirliği zemininin hazırlanmasında önemli bir araçtır. Bu diplomasi
biçimi, kamuoyunun ilgisini çekmeden, siyasi dalgalanmalardan uzak şekilde dış
ilişkilerin yürütülmesini sağlar.
Örneğin, İran’ın Afrika ülkelerindeki bazı
projelerinin ya da yatırım anlaşmalarının detayları, kamuoyuna açıklanmadan
önce arka planda yürütülen görüşmeler sonucunda şekillenmektedir. Bu strateji,
aynı zamanda karşı tarafın hassasiyetlerine saygı gösterilmesini sağlar ve
potansiyel çatışma noktalarının önüne geçer.
Düşük profilli diyalog stratejileri, ayrıca çok
aktörlü yapının olduğu Afrika’da İran’ın farklı aktörlerle – hükümetler, yerel
yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve dini gruplar gibi – eş zamanlı ilişki
geliştirmesine olanak tanır. Bu sayede İran, Afrika’da hem devletlerarası hem
de devlet-dışı aktörlerle esnek ve çok yönlü ilişkiler kurar. Bu yöntem,
İran’ın uluslararası arenadaki izole konumunu kısmen aşmasına yardımcı olur ve
kıtadaki varlığını sağlamlaştırır.
Genel Değerlendirme
İran’ın Afrika’da yürüttüğü sessiz diplomasi,
görünürlükten ziyade etkinlik ve süreklilik odaklıdır. Yüksek profilli
açıklamalardan kaçınarak, düşük profilli diplomatik ilişkiler ve arka kapı
görüşmeleriyle kıtadaki etkisini artırmaya çalışır. Büyükelçilikler ve resmi
ziyaretler, bu stratejinin kurumsal altyapısını oluştururken; sivil toplum,
burs programları ve kültürel faaliyetler gibi araçlar ise halk diplomasisi
kapsamında yumuşak güç unsurları olarak öne çıkar. Arka kapı diplomasisi,
İran’ın diplomatik çevrelerde esnek ve pragmatik hareket etmesine imkân
tanırken, aynı zamanda Afrika’daki farklı aktörlerle kurulacak stratejik
işbirliklerinin temelini oluşturur. Bu çok katmanlı ve düşük profilli diplomasi
yaklaşımı, İran’ın uluslararası baskılara rağmen Afrika’da kalıcı bir varlık
inşa etme çabalarının temel taşıdır.
Afrika’da İran’ın Ekonomik Ayak İzi
Enerji, İnşaat, Madencilik ve Tarım
Sektörlerindeki Faaliyetler
İran’ın Afrika’daki ekonomik faaliyetleri, son
yıllarda uluslararası yaptırımlar, jeopolitik baskılar ve küresel pazar
dinamikleriyle şekillenen dış politika vizyonunun önemli bir parçası hâline
gelmiştir. İran’ın kıtada izlediği ekonomik yönelim, klasik diplomatik
araçların ötesine geçerek; enerji, inşaat, madencilik ve tarım gibi stratejik
sektörler üzerinden sürdürülen çok boyutlu bir ilişki biçimini temsil eder. Bu
bölümde, İran’ın Afrika’daki ekonomik ayak izinin tematik ve sektörel olarak
derinlemesine incelenmesi amaçlanmaktadır.
Enerji Sektörü: Petrol ve Gaz Üzerinden
Diplomasi
Enerji sektörü, İran’ın Afrika ile kurduğu ekonomik
ilişkilerin en belirgin alanlarından biridir. İran, dünyanın önde gelen petrol
ve doğal gaz rezervlerine sahip ülkelerinden biri olarak, enerji diplomasisini
Afrika’daki etki alanını genişletmek için bir kaldıraç olarak kullanmaktadır.
Özellikle Batı Afrika ülkeleri — Nijerya, Angola ve Senegal gibi — hidrokarbon
kaynaklarıyla dikkat çekerken, İran bu ülkelerle enerji altyapısı geliştirme,
rafineri kurulumu ve teknik danışmanlık gibi alanlarda işbirliği modelleri
geliştirmiştir. İran, teknolojik bilgi birikimini bu ülkelerle paylaşarak aynı
zamanda stratejik bağımlılık ilişkisi kurmayı hedeflemektedir.
Buna ek olarak, İran Enerji Bakanlığı ve enerji
firmaları, Afrika kıtasındaki elektrik altyapısına katkı sağlamak üzere bazı
ülkelerle anlaşmalar yapmıştır. Örneğin Sudan ve Zimbabve gibi ülkelerde
elektrik santrali projelerine dair fizibilite çalışmaları yürütülmüş; bazı
durumlarda teknik personel eğitimi de sağlanmıştır. Tüm bu faaliyetler, İran’ın
enerji üzerinden hem ekonomik hem de diplomatik nüfuz yaratma stratejisinin
somut yansımalarıdır.
İnşaat ve Altyapı Sektörü: Teknik
Yeterlilik Üzerinden Genişleme
İnşaat sektörü de İran’ın Afrika’daki ekonomik
varlığını artırdığı bir başka stratejik alandır. İran merkezli inşaat
firmaları, özellikle Doğu ve Batı Afrika’da, konut projeleri, devlet binaları,
yol yapımı ve altyapı sistemlerinin inşasında aktif rol üstlenmiştir. Örneğin,
İranlı inşaat firmalarının Sudan ve Tanzanya’da hastane, köprü ve yol
projelerine dahil olması, bu sektörde İran’ın mühendislik ve teknik
kapasitelerini dışa yansıttığını göstermektedir.
Bu tür projeler aynı zamanda İran’ın yumuşak güç
araçlarından biri olarak da işlev görmektedir. Çünkü altyapı yatırımları,
sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasal ve toplumsal bağ kurma işlevi de
üstlenmektedir. Yerel hükümetlerin İran’a duyduğu teknik güveni artıran bu
girişimler, diplomatik ilişkilerin zeminini de güçlendirmektedir.
Madencilik: Kaynaklara Erişim ve
Jeoekonomik Hesaplar
Madencilik alanında İran, Afrika’nın zengin yer altı
kaynaklarından yararlanma stratejisini hem ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak
hem de sanayi ham maddesi tedarikini çeşitlendirmek için kullanmaktadır. İranlı
kamu ve özel şirketlerin, özellikle Orta Afrika’da yer alan uranyum, altın ve
demir rezervlerine yönelik ilgi gösterdiği bilinmektedir.
İran’ın özellikle Nijer gibi uranyum üretiminde ön
plana çıkan ülkelerle temas kurmaya çalışması, sadece ticari değil, stratejik
ve güvenlik temelli bir politikayı da beraberinde getirmektedir. Zira uranyum,
İran açısından nükleer teknoloji politikaları ile doğrudan bağlantılıdır. Ancak
bu alandaki faaliyetlerin büyük bir kısmı, diplomatik hassasiyetler nedeniyle
genellikle düşük profilli ve doğrudan devlet denetiminde yürütülmektedir.
Tarım Sektörü: Gıda Güvenliği ve Ortak
Üretim
Tarım sektörü ise İran’ın Afrika’ya yönelik dış
ticaret stratejisinde daha dolaylı bir role sahiptir. Ancak kıtanın verimli
toprakları ve gıda üretim potansiyeli, İran için önemli bir cazibe unsuru
oluşturmaktadır. İran, gıda güvenliği politikaları kapsamında Afrika’da toprak
kiralama, tarım ekipmanı tedariki ve üretim projeleri gibi yöntemlerle çeşitli
girişimlerde bulunmuştur.
Bu bağlamda, Etiyopya ve Sudan gibi ülkelerde
başlatılan ortak tarım projeleri, hem İran’ın artan gıda ihtiyacını karşılamak
hem de Afrika’daki yerel ekonomilere yatırım yapmak açısından dikkate değerdir.
Tarım sektöründeki işbirliği, ayrıca İran’ın yumuşak güç stratejisinin bir
uzantısı olarak da değerlendirilebilir.
Afrika ile Dış Ticaret Hacmi ve Temel
Partner Ülkeler
İran-Afrika dış ticaret hacmine bakıldığında, bu
ilişkilerin genel olarak sınırlı ancak büyüme potansiyeline sahip olduğu
görülmektedir. İran Gümrük İdaresi’nin verilerine göre, İran’ın Afrika
kıtasıyla olan ticaret hacmi yıllık ortalama 1,2 ila 1,5 milyar dolar arasında
değişmektedir. Bu rakamlar, İran’ın küresel ticaret hacmine oranla düşük olsa
da, kıtadaki stratejik hedefleri ve uygulanan politikalar göz önüne alındığında
anlamlıdır.
İran’ın Afrika’ya başlıca ihracat kalemleri arasında
inşaat malzemeleri, enerji teknolojileri, otomotiv yedek parçaları, ev
elektroniği ve tarım makineleri bulunmaktadır. İthalat kalemleri ise çoğunlukla
altın, kahve, tropikal tarım ürünleri ve bazı nadir minerallerden oluşmaktadır.
Temel Ticaret Ortakları: Sudan, Güney
Afrika, Nijerya ve Diğerleri
İran’ın Afrika’daki temel ticaret ve yatırım ortakları
arasında Sudan, Nijerya, Kenya, Gana, Tanzanya ve Güney Afrika öne çıkmaktadır.
Bu ülkeler, ya siyasi olarak İran’a daha yakın konumda bulunmakta ya da İran’ın
ekonomik açılımları için uygun yapısal fırsatlar sunmaktadır. Özellikle Sudan
ile olan ilişkiler, hem ekonomik hem de diplomatik düzeyde derinleşmiş, 2000’li
yıllarda önemli projelere ev sahipliği yapmıştır.
Güney Afrika ise, İran’ın enerji alanındaki önemli
partnerlerinden biri olmasının yanı sıra, diplomatik olarak da nispeten daha
açık bir diyaloğa sahip olunan ülkelerden biridir. Öte yandan Nijerya gibi
enerji zengini ülkelerle sürdürülen temaslar da, karşılıklı fayda esasına
dayanan bir ekonomik zemine oturmaktadır. Kenya ve Tanzanya gibi Doğu Afrika
ülkeleri ise, İran’ın Orta Doğu’dan Afrika’ya yönelen deniz ticaret yolları
açısından kritik öneme sahiptir.
Yatırım ve Kredi Politikalarının Arka
Planı
İran’ın Afrika’ya yönelik ekonomik yatırımlarının arka
planı, çoğunlukla dış politikadaki izolasyonu aşma, alternatif pazarlar yaratma
ve ekonomik çeşitliliği sağlama çabalarına dayanmaktadır. Yaptırımların
ağırlaştırdığı dış ticaret koşullarına karşılık, İran hükümeti alternatif
ekonomik işbirlikleri geliştirme politikası izlemiştir. Bu bağlamda İran,
Afrika’daki ekonomik faaliyetlerini yalnızca kâr odaklı bir girişim olarak
değil, aynı zamanda jeopolitik meşruiyet kazanma ve çok yönlü dış politika stratejisi
üretme aracı olarak da kullanmaktadır.
İran, Afrika ülkelerine düşük faizli krediler, teknik yardım paketleri ve kalkınma projeleri aracılığıyla ekonomik bağlar kurarken, aynı zamanda bu ülkelerde siyasi nüfuzunu artırmayı hedeflemektedir. Bu yönüyle İran’ın ekonomik yatırımları, dış politikasının önemli bir tamamlayıcı unsuru hâline gelmektedir.
Ticaret Diplomasisi: Ambargolar Eşliğinde
Alternatif Arayışlar
ABD Yaptırımlarının İran-Afrika Ticareti
Üzerindeki Etkisi
1979 İran İslam Devrimi sonrasında ABD’nin uygulamaya
koyduğu ilk yaptırımlarla başlayan süreç, zamanla yalnızca bir dış politika
baskısı değil, aynı zamanda İran ekonomisinin dışa açılım kapasitesini kökten
etkileyen bir faktör haline gelmiştir. Özellikle 2006 sonrası nükleer program
bahanesiyle yoğunlaştırılan yaptırımlar, İran’ın Avrupa ve Asya’daki birçok
önemli pazara erişimini ciddi biçimde sınırlandırmıştır. Bu bağlamda İran,
ticaretin sürdürülebilirliğini sağlamak ve küresel sistemdeki tecrit edilmişliğini
kırmak adına Afrika gibi görece daha az regüle edilen, Batı blokunun
kontrolünden kısmen uzak bölgelere yönelmeyi stratejik bir çıkış yolu olarak
görmüştür.
Afrika kıtası, ABD'nin hegemonik ekonomik yaptırım
zincirinden daha az etkilenmiş olması nedeniyle İran için ticari anlamda
"düşük maliyetli risk alanı" olarak belirmiştir. İran’ın kıta
ülkeleriyle geliştirdiği ticari ilişkilerde, ABD yaptırımlarının dolaylı
etkileri özellikle ödeme sistemleri, dolar bazlı ticaret ve finansal şeffaflık
konularında kendini göstermektedir. İran, Batı Avrupa bankalarıyla çalışamadığı
için, Afrika’daki birçok ülkenin ulusal ya da bölgesel bankacılık sistemlerine
yönelmiş, bu da ödeme takas sistemlerinin çeşitlenmesine neden olmuştur.
Örneğin, İran’ın bazı Batı Afrika ülkeleriyle takas usulü ya da doğrudan mal
karşılığı ödeme yöntemlerini tercih ettiği, ekonomik güvenlik açısından önemli
bir pratik haline gelmiştir.
Bununla birlikte, Afrika ülkeleri ile yapılan
ticaretin hacmi görece küçük kaldığı için, bu ilişkiler ABD tarafından doğrudan
hedef alınmamaktadır. Ancak bu durum, söz konusu ticaretin tamamen güvenli
olduğu anlamına gelmemektedir. İran’la işbirliği yapan bazı Afrika firmalarının
Batılı bankalarla çalışmakta zorlandığı, ayrıca bu firmalara zaman zaman
finansal izleme uygulandığı bilinmektedir. Bu nedenle İran, kıtadaki ekonomik
faaliyetlerini daha çok ikili anlaşmalar ve doğrudan devletler arası ilişkiler
üzerinden yürütmeye çalışmaktadır.
İran’ın Ambargo Bypass Stratejileri
İran’ın Afrika ile olan ekonomik ilişkileri, yalnızca
yaptırımların çevresinden dolaşmakla sınırlı değildir; aynı zamanda
"ambargo bypass stratejileri" çerçevesinde çok katmanlı bir taktiksel
çeşitliliğe sahiptir. Bu stratejiler, özellikle dış ticaretin yeniden
yönlendirilmesi, aracılar üzerinden yürütülen işlemler ve üçüncü taraf ülkeler
üzerinden yapılan ihracat-ihracat zincirlerinin kurulması gibi uygulamalarla
kendini göstermektedir.
İran’ın bu stratejilerinden biri, üçüncü ülke
üzerinden ticaret modelidir. Bu yöntemde, İran menşeli mallar genellikle
Birleşik Arap Emirlikleri, Umman veya Malezya gibi ülkeler üzerinden yeniden
markalanarak Afrika pazarlarına sunulmaktadır. Bu durum, özellikle ambargoların
sıkılaştığı dönemlerde İran menşeli ürünlerin tespiti ve takibini
zorlaştırmakta, böylece yaptırım baskısını azaltmaktadır. Örneğin Nijerya
pazarında bulunan bazı inşaat malzemeleri, teknik olarak BAE üzerinden gelmiş
görünse de, kökeninde İranlı şirketlerin üretimleri olabilmektedir.
Bunun dışında İran, yerel ortaklıklar yoluyla paravan
şirketler kurarak Afrika pazarlarına doğrudan girmenin yollarını
geliştirmiştir. Bu şirketler genellikle yerel yasalar çerçevesinde tescil
edilmiş, ancak sermaye ve yönetsel kontrol açısından İran merkezlidir. Sudan,
Cibuti, Tanzanya ve Gana gibi ülkelerde bu tür ticari yapılar aracılığıyla
başta tarım teknolojileri, otomotiv parçaları, enerji ekipmanları ve ucuz
sağlık ürünleri gibi alanlarda faaliyet gösterilmektedir. Bu paravan yapılar,
hem görünürlüğü azaltmakta hem de resmi yaptırımlardan etkilenmeden ticaretin
sürekliliğini sağlamaktadır.
Bir diğer önemli strateji ise alternatif para
birimleri ve takas sistemi kullanımıdır. İran, Afrika’daki bazı ülkelerle dolar
dışında, Euro, Yuan ya da yerel para birimleriyle ticareti teşvik etmekte,
ayrıca doğrudan ürün karşılığı takas anlaşmaları yapmaktadır. Örneğin İran,
bazı Sahra altı Afrika ülkelerine ilaç veya teknik ekipman karşılığında altın,
petrol ya da tarımsal ürün alımı yapmaktadır. Bu yaklaşım, yalnızca
yaptırımları delmekle kalmayıp, aynı zamanda kıtadaki kırılgan ekonomilerle
İran arasında karşılıklı bağımlılık ilişkisi de kurmaktadır.
Afrika'nın İran için “Jeoekonomik Fırsat”
İşlevi
Afrika, İran açısından yalnızca yaptırımlardan
kaçılacak bir coğrafya değil, aynı zamanda stratejik bir jeoekonomik genişleme
alanıdır. Bu durum, İran’ın kıta üzerindeki varlığını sadece taktiksel bir
çözüm değil, uzun vadeli dış politika aracı olarak ele aldığını göstermektedir.
İran, özellikle Batı'nın ihmal ettiği veya jeopolitik olarak geri planda kalan
ülkelerde ciddi fırsatlar görmektedir.
Bu fırsatların başında doğal kaynaklara erişim
gelmektedir. İran, enerji ve madencilik alanında Afrika'nın sahip olduğu büyük
rezervlere yatırım yaparak, hem kendi iç pazarına ham madde temini sağlamakta
hem de küresel rekabet alanında yeni kaynaklara erişim kurmaktadır. Örneğin
Nijer ve Angola ile yürütülen bazı madencilik projeleri, İran'ın bu alandaki
ilgisinin sadece geçici olmadığını göstermektedir. Ayrıca İran, kıtadaki bazı
enerji üretim projelerine teknik mühendislik desteği vererek kendi şirketlerinin
kıta üzerinde teknik varlık kurmasına olanak sağlamaktadır.
İkinci olarak, Afrika pazarları İran için ucuz mal
ihracatı açısından da avantajlıdır. İran’daki sanayi üretiminin, özellikle
yerli otomotiv, elektrikli ev aletleri ve jenerik ilaç sektörlerinin düşük
maliyetle üretim yapabilmesi, bu ürünlerin Afrika'daki talep yapısıyla
örtüşmesini sağlamaktadır. Gana, Tanzanya ve Kenya gibi ülkelerle yapılan bazı
anlaşmalar sayesinde İran menşeli ürünler, hem ucuz alternatif olarak kıtada
yer bulmakta hem de İran için ekonomik döngü oluşturabilmektedir.
Ayrıca İran, Afrika üzerinden uluslararası siyasi
meşruiyet üretimi hedeflemektedir. Afrika Birliği’ne gözlemci üyelik, çeşitli
kıtasal konferanslara katılım ve teknik yardım paketleri yoluyla İran,
uluslararası arenada yalnızlaştırılmaya çalışılan ülke imajını kırmaya
çalışmakta ve Afrika ülkeleri üzerinden Birleşmiş Milletler gibi platformlarda
destek arayışına girmektedir. Bu, dış politikada yalnızca ekonomik değil,
diplomatik bir karşılık da üretmektedir.
Son olarak Afrika, İran’ın teknolojik transfer ve iş
gücü stratejilerinin de test alanı konumundadır. İran, bazı Afrika ülkelerinde
teknik okullar, sağlık merkezleri ve küçük sanayi siteleri kurarak yalnızca mal
değil, model ihraç eden bir aktör olmayı da hedeflemektedir. Bu sayede İran,
kıtadaki “teknik kalkınma ortağı” imajını güçlendirmekte ve yumuşak gücünü
ekonomik kapasiteyle pekiştirmektedir.
Yumuşak Güç Stratejileri
Eğitim ve Burs Programları: Akademik Etki
Aracılığıyla Diplomatik Alan Açmak
İran’ın Afrika’daki yumuşak güç uygulamalarının en
dikkat çeken boyutlarından biri, eğitim alanındaki stratejik yönelimlerdir.
Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren İran, kıtadaki birçok ülkeye burs
olanakları sağlayarak genç kuşaklar üzerinde kültürel ve politik etki alanı
kurmayı hedeflemiştir. Bu bağlamda Tahran Üniversitesi başta olmak üzere, Şehit
Beheşti, İmam Humeyni Uluslararası Üniversitesi gibi kurumlar, Afrika kökenli
öğrencilerin eğitimine olanak tanıyan iş birliklerine yönelmiştir. Burs programları
genellikle mühendislik, tıp ve sosyal bilimler gibi temel alanları kapsamakla
birlikte, birçok vakada bu eğitim süreci İran'daki sosyal yapının tanıtımıyla
da entegre edilmiştir.
İran’ın sunduğu burslar, sadece bireysel eğitim
fırsatı sağlamakla sınırlı kalmaz; aynı zamanda mezun öğrencilerin ülkelerine
döndüklerinde İran’a sempati duyan birer “sessiz elçi” olmalarını amaçlar. Bu,
Joseph Nye’ın tanımladığı yumuşak gücün en temel niteliklerinden biri olan
"çekicilik yoluyla etki" biçiminin doğrudan bir uzantısıdır. Eğitim
üzerinden kurulan bu ilişkiler, İran’ın Afrika’daki uzun vadeli diplomatik
kazanımlarını güçlendirmek adına kritik bir aracı konumundadır.
Birçok Afrika ülkesinde İran’ın finanse ettiği veya
teknik destek sağladığı akademik kurumların bulunması da bu etkiyi
kurumsallaştırma çabasının bir parçası olarak okunmalıdır. Nijer, Sudan,
Tanzanya ve Kenya gibi ülkelerde İran destekli eğitim merkezleri ve Ar-Ge iş
birlikleri, hem teknik kapasite artırımı hem de ideolojik yakınlık yaratma
amacıyla hizmet vermektedir.
Sağlık, Altyapı ve Yardım Faaliyetleri:
Kalkınma Diplomasisinin Araçsallaştırılması
İran’ın yumuşak güç stratejisinin ikinci ayağı, insani
yardım ve kalkınma faaliyetleri çerçevesinde şekillenen “yardım
diplomasisi”dir. Özellikle İran Kızılayı (Hilal-i Ahmer), Afrika’nın kırsal
bölgelerinde gerçekleştirdiği tıbbi yardım, su kuyusu açma ve altyapı
destekleriyle ön plana çıkmaktadır. Bu tür yardımların, sadece insani
gerekçelerle değil; aynı zamanda toplumsal meşruiyet kazanmak, sempati
oluşturmak ve devletlerarası ilişkilerde olumlu algı yaratmak amacıyla organize
edildiği görülmektedir.
Özellikle sağlık alanında İran, Afrika ülkelerine hem
tıbbi malzeme hem de insan kaynağı desteği sağlamaktadır. Tıbbi gönüllüler,
İran yapımı ilaçlar ve mobil sağlık merkezleriyle özellikle Somali, Sudan,
Cibuti ve Benin gibi ülkelerde kalıcı bir iz bırakmayı hedefleyen girişimlerde
bulunulmuştur. Bu tür uygulamalar, Çin ve Türkiye gibi benzer şekilde “yardım
temelli yumuşak güç” kullanan aktörlerin stratejilerine benzerlik
göstermektedir. Ancak İran’ın bu faaliyetleri daha sessiz, düşük profilli ve
çoğu zaman doğrudan devlet ilişkilerinden ziyade STK kanallarıyla
gerçekleştirilir.
İran’ın enerji altyapısı alanındaki desteği de dikkat
çekicidir. Bazı Afrika ülkelerinde elektrik dağıtımı, sulama sistemleri ve
küçük çaplı baraj inşası gibi projelerle İran menşeli mühendislik firmaları yer
almaktadır. Bu tür altyapı faaliyetleri, İran’ın Afrika’daki “kalkınma dostu
ülke” imajını pekiştirerek, hegemonik bir dış politika aktörü olmadan da kıta
ile sürdürülebilir ilişkiler geliştirme stratejisinin parçası haline
gelmektedir.
Kültürel Etkinlikler ve Medya Kullanımı:
Kimlik Üzerinden Etki Alanı Genişletme
Yumuşak gücün en kalıcı araçlarından biri olan
kültürel diplomasi, İran’ın Afrika’daki stratejisinde önemli bir yer
tutmaktadır. Bu doğrultuda İran Kültür ve İslami İlişkiler Teşkilatı (ICRO),
birçok Afrika ülkesinde kültür merkezleri açarak Fars dili kursları, sinema
günleri, İran mutfağı tanıtımları ve kültür festivalleri düzenlemektedir. Bu
tür etkinlikler, doğrudan siyasi olmayan ancak ideolojik alt metinler taşıyan
yumuşak güç uygulamaları olarak değerlendirilebilir.
İran’ın kültürel diplomasi faaliyetleri çoğunlukla
Tahran’ın “antik uygarlık” ve “medeniyet aktörü” kimliğini vurgulayan
içeriklerle doludur. Fars kültürünün estetik yönü (şiir, müzik, kaligrafi),
İran sineması (özellikle sosyal içerikli filmler) ve dini mimari unsurlar,
İran’ın Afrika’daki tanıtım kampanyalarının merkezine yerleştirilmiştir.
Örneğin Senegal’de düzenlenen İran Kültür Haftası, Nijerya’da gerçekleştirilen
İran Sineması Günleri gibi etkinlikler, kıtanın farklı kültürel dokularına
hitap ederek çok katmanlı bir izlenim yaratmaktadır.
Bununla birlikte İran, medya üzerinden de kıta ile
iletişimini güçlendirme çabası içindedir. Press TV’nin İngilizce yayınları,
özellikle Nijerya, Gana ve Güney Afrika gibi İngilizce konuşulan ülkelerde
İran’ın bakış açısını aktaran alternatif bir kanal işlevi görmektedir. Ayrıca
Fransızca yayın yapan IRIB Afrique kanalı, Frankofon Afrika’da İran’ın kamu
diplomasisi ağının bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. Bu medya organları
yalnızca haber sunmaz; aynı zamanda Batı merkezli anlatıların karşısına İran’ın
dış politikasını meşrulaştıran ve Afrikalı izleyicilerin dikkatini çekebilecek
alternatif söylemler üretir.
Kültür Temelli Sivil Toplum Diplomasi
Denemeleri
İran, doğrudan devlet mekanizmalarının dışında da,
yarı-özerk veya doğrudan desteklenen sivil toplum kuruluşları aracılığıyla
Afrika’daki etkisini derinleştirmeye çalışmaktadır. Bu noktada İmam Humeyni
Yardım Vakfı, El-Mustafa Uluslararası Üniversitesi mezunları dernekleri ve bazı
dini-kültürel merkezler, İran’ın yumuşak gücünü toplum temelli kanallar
üzerinden iletme çabalarının somut örnekleridir. Bu kuruluşlar Afrika’daki
eğitim, yetimhane destekleme, kadın eğitimi, meslek kursları gibi faaliyetlerle
İran imajını olumlu kılmaya dönük pratiklerde bulunmaktadır.
İran’ın bu tür yapılarla gerçekleştirdiği faaliyetler,
yerel halkla kurulan doğrudan temaslar sayesinde özellikle alt-orta sınıf
Afrikalı nüfus içinde sempati kazanmayı hedefler. Bu noktada strateji yalnızca
devlet düzeyinde etki üretmek değil, aynı zamanda uzun vadede toplumsal
hafızada kalıcı bir “yardımcı dost ülke” imajı oluşturmaktır. Bu tip mikro
düzey diplomasi çalışmaları, modern dış politika analizinde “grassroots soft
power” (taban temelli yumuşak güç) olarak adlandırılan yeni bir kategoriyle örtüşmektedir.
Kurumsal ve Sivil Aktörler: Diplomasi
Sahnesinde Yeni Oyuncular
İran'ın Afrika politikasını anlamak için yalnızca
devletler arası resmi diplomatik ilişkilere odaklanmak yetersiz kalır.
Geleneksel diplomasi biçimlerinin ötesine geçerek, İran özellikle son yirmi
yılda Afrika'da sivil toplum kuruluşları, yarı-resmi dini ve kültürel vakıflar,
üniversiteler ve kalkınma temelli kurumlar aracılığıyla çok katmanlı bir etki
alanı oluşturmaya yönelmiştir. Bu aktörler, İran'ın dış politikasında “sessiz
diplomasi” stratejisinin bir uzantısı olarak sahneye çıkmış, görünürlüğü düşük ancak
etkisi yüksek çok yönlü etkileşim ağları kurmuştur. Bu bölümde İran’ın dış
politikasındaki bu “yeni oyuncular”ın fonksiyonları ve Afrika’daki faaliyet
alanları ayrıntılı biçimde incelenecektir.
İran Dış Politikasında Dini ve Kültürel
Vakıfların Rolü
İran’ın Afrika’daki yumuşak güç stratejisinde, dini ve
kültürel vakıflar merkezi bir rol oynamaktadır. Bu vakıflar, Tahran yönetiminin
doğrudan diplomatik organları olmasa da, dış politika hedefleriyle paralel
biçimde faaliyet yürütmekte ve özellikle İran’a sempati geliştirilmesini
sağlamak üzere çalışmaktadır. Bunların başında İmam Humeyni Yardım Vakfı (Imam
Khomeini Relief Foundation), AhlulBayt Dünya Asamblesi, İslami Kültür ve
İletişim Kurumu (ICRO) gibi yapılar gelmektedir.
Söz konusu kurumlar, özellikle eğitim, gıda yardımı,
sağlık hizmetleri ve dini yayın dağıtımı gibi alanlarda faaliyet göstererek,
İran’ı hem bir “yardımsever aktör” hem de bir “kültürel referans noktası”
olarak konumlandırmaktadır. Vakıflar, İslami değerleri ön plana çıkaran
söylemleriyle hem yerel halkta sempati oluşturmaya çalışmakta hem de İran'ın
dünya İslam toplumlarıyla bağını pekiştirmeye yönelik “ümmetçi” vizyonunu
desteklemektedir. Ancak İran’ın Afrika’daki dini temelli faaliyetleri mezhepsel
boyutları nedeniyle bazı ülkelerde dikkatli ve temkinli bir biçimde
yürütülmektedir. Bu sebeple birçok vakıf, “kültürel faaliyet” adı altında dinî
unsurları dolaylı yollardan işlemektedir.
ICRO örneğinde olduğu gibi bu vakıflar; konferanslar,
kültür günleri, kitap fuarları, Ramazan etkinlikleri ve medya projeleri
aracılığıyla İran kültürünün tanıtımını yapmakta, aynı zamanda yerel liderlerle
doğrudan temasa geçerek siyasi ve sosyal güven ağı inşa etmeye çalışmaktadır.
Bu bağlamda kültürel vakıflar, sadece insani yardım sağlayan kuruluşlar değil,
aynı zamanda yumuşak güç aktörleri olarak konumlanmaktadır.
Üniversiteler, STK’lar ve Yarı-Resmi
Kurumlar Aracılığıyla Kurulan İlişkiler
İran’ın Afrika politikasında bir diğer dikkat çeken
unsur ise üniversiteler ve akademik işbirliği kanallarıdır. İran, özellikle
Tahran Üniversitesi, Allameh Tabataba’i Üniversitesi, Şehid Beheşti
Üniversitesi gibi kurumsal yapılar üzerinden Afrika’daki öğrencileri burslu
olarak ülkeye davet etmekte ve bu bireyleri daha sonra kendi ülkesinde “dost
aktörler” olarak kullanabilecek sosyal ağlara dahil etmektedir. Ayrıca bu
öğrenciler aracılığıyla Afrika’da İran merkezli düşünce sistemlerinin dolaşıma
girmesi amaçlanmaktadır.
Eğitim diplomasisi, İran’ın Afrika’daki “sessiz
nüfuzunun” temel taşıdır. Burslu öğrenciler, lisans ve lisansüstü düzeylerde
eğitim alırken İran’ın dış politika değerlerini doğrudan deneyimleme şansı
bulmakta ve ülkelerine döndüklerinde diplomatik, kültürel ya da ekonomik köprü
işlevi görebilmektedir. Bu uygulama, İran açısından düşük maliyetli ama uzun
vadeli ve stratejik bir yatırım niteliğindedir. Bunun yanında İran, bazı Afrika
ülkeleriyle ortak akademik sempozyumlar ve bilimsel araştırma projeleri de yürütmekte,
böylece iki ülke arasındaki kurumsal ilişkileri derinleştirmektedir.
Buna ek olarak İran merkezli bazı sivil toplum
kuruluşları – örneğin “Ehlibeyt Dostları Derneği”, “İslami Dayanışma Cemiyeti”,
“Kültürel Danışmanlık Ofisleri” – Afrika ülkelerinde dini olmayan ancak
değer-odaklı sosyal programlar gerçekleştirmektedir. Gıda yardımı, kırtasiye
dağıtımı, kadınlara ve çocuklara yönelik sağlık seminerleri gibi faaliyetlerle
bu STK’lar halkla doğrudan etkileşim kurmakta ve İran’a karşı pozitif bir algı
oluşturmaktadır.
Ayrıca bu kuruluşların büyük bölümü yarı-resmi
kimlikler taşır. Yani doğrudan İran devletiyle bağlantılı olmasalar da finansal
ve stratejik destek aldıkları bilinmektedir. Bu durum, İran’ın dış
politikasının çok katmanlı karakterini yansıtır. Devletin resmi elçileri yerine
toplumla temas kuran sivil görünümlü aktörler, dış politikada daha az dirençle
karşılaşmakta, bu sayede nüfuz alanı daha sessiz ama derin biçimde inşa
edilmektedir.
Dışişleri Dışı Diplomasi Araçları ve
Gayriresmî Temsil Biçimleri
İran’ın Afrika’daki dış politika stratejisi, klasik
büyükelçilikler ve dışişleri organlarıyla sınırlı kalmayacak ölçüde
genişletilmiştir. Bu strateji kapsamında dışişleri dışı diplomasi araçları
önemli bir yer tutar. Bunların başında medya organları, yardım kuruluşları,
kültür merkezleri ve bazen İran diasporası gelir. Özellikle Afrika kıtasında
İran destekli medya organlarının Arapça, İngilizce ve yerel dillerde yayın
yapması, İran'ın kendi söylemlerini kıtada dolaşıma sokmasını sağlar. Örneğin
Press TV Africa üzerinden İran’ın uluslararası politikaları, Batı karşıtlığı,
İsrail eleştirisi gibi temalar dolaşıma girer.
Bununla birlikte İran, bazı Afrika ülkelerinde dini
liderler, yerel kanaat önderleri ve kültürel figürlerle doğrudan ilişki kurarak
“gayriresmî temsil” stratejisi uygular. Bu ilişkiler çoğu zaman İran’daki dini
kurumlar veya kültürel ofisler aracılığıyla başlatılır ve uzun vadeli sosyal
sermaye oluşturma amacı taşır. Böylece İran, yerel halk nezdinde resmi
protokollere bağlı kalmaksızın daha hızlı ve esnek bir biçimde iletişim
kurabilir.
Bu dışişleri dışı diplomasi, özellikle Batı Afrika
ülkelerinde etkili olmuştur. Mali, Nijerya, Nijer ve Senegal gibi ülkelerde
İran’ın farklı yapılarla kurduğu bu ilişkiler, çoğu zaman “düşük maliyetli
diplomasi” biçiminde değerlendirilir. İran burada sadece devletle değil,
halkla, toplumun kültürel liderleriyle ve akademik çevreleriyle ilişki kurarak
çok katmanlı bir dış politika yürütmektedir.
Çok Katmanlı Diplomasi ve Yeni Aktörlerin
Etki Gücü
Sonuç olarak, İran’ın Afrika’daki dış politika
yaklaşımı, yalnızca resmi diplomatik kanallara dayanan klasik modellerden
farklıdır. Kültürel vakıflar, STK’lar, akademik kurumlar, medya organları ve
dini yapılar aracılığıyla geliştirilen bu çok katmanlı diplomasi modeli, İran’a
görünürlüğü düşük ama etkisi yüksek bir manevra alanı sağlamaktadır. Bu yapı,
özellikle ambargolar ve diplomatik izolasyon dönemlerinde daha da işlevsel hale
gelmiş ve İran’ın alternatif dış politika araçlarını çeşitlendirmesine katkı
sunmuştur. Dışişleri dışı bu kurumsal ve sivil aktörler, İran’ın Afrika’daki
varlığını “sessizce ama derinlemesine” inşa etmesini mümkün kılmıştır.
Rakip Güçlerle Rekabet: Çok Kutuplu Bir
Kıtada İran
Afrika, 21. yüzyıl itibariyle dünyanın dış politika
aktörleri için artan önemine paralel olarak, birbiriyle yarışan stratejik
yaklaşımların sahnesi haline gelmiştir. Bu kıta, enerji kaynakları, demografik
gençliği, diplomatik oy verme potansiyeli ve çok taraflı kurumlarla olan
ilişkileri nedeniyle, hem ekonomik hem de siyasi açıdan güçlerin dikkatini
çekmektedir. Bu kapsamda İran, Batı yaptırımları altında manevra alanını
genişletmek, yumuşak güç stratejilerini uygulamak ve alternatif diplomatik
alanlar yaratmak için Afrika'ya yönelmektedir. Ancak İran, bu kıtada yalnız
değildir. Çin, Türkiye, Suudi Arabistan ve Fransa gibi aktörler, farklı
önceliklerle Afrika'da yoğun faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla İran'ın
Afrika siyaseti, rekabet çevresi içinde ele alınmalıdır.
İran vs. Çin: Altyapı ve Ekonomik
Derinlikte Asimetrik Rekabet
Çin, Afrika'nın tartışmasız en büyük dış ekonomik
partnerlerinden biridir. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında kıta genelinde dev
altyapı projelerine imza atan Çin, limanlar, otoyollar, tren hatları ve enerji
santralleri gibi alanlarda sürekli yatırım halindedir. İran ise altyapı gücü ve
finansal kapasitesi yönünden Çin ile kıyaslandığında sınırlı olanaklara
sahiptir. Bu nedenle İran, daha mikro düzeyli kalkınma yardımları, teknik
eğitim projeleri ve sektörel ortaklıklar üzerinden etkinlik kurmaya çalışmaktadır.
Ayrıca Çin, Afrika'daki yaklaşımında ideolojik
yönlendirmeden kaçınırken; İran çoğu zaman kendisini "Batı dışı
alternatif" bir model olarak sunmaktadır. Bu fark, Afrika liderleri
nezdinde çeşitli algı farklılıkları yaratmaktadır. İran'ın çatışma bölgelerine
dini-sosyal yardım üzerinden giriş yapması da Çin'in teknik-teknokratik
yaklaşımıyla tezat oluşturmaktadır. İran burada çoğu zaman daha fazla sempati
uyandırsa da, uzun vadeli kurumsal varlık kurma konusunda Çin'in gerisinde
kalmaktadır.
İran vs. Türkiye: Yumuşak Güçte Paralel
Stratejiler, Farklı Uygulamalar
Türkiye ve İran, Afrika'da zaman zaman rakip, zaman
zaman da paralel görülen politikalar izlemektedir. Türkiye'nin 2005'ten
itibaren uyguladığı "Afrika Açılımı" politikaları, TÄÜRKSAT, TÄÜBA,
TÄÜBİTAK, Diyanet ve Ürk Devletleriyle gelişen ticari ilişkiler gibi kurumsal
bir çerçeveye oturmuştur. İran ise bu kadar sistematik bir yapılanmaya sahip
olmadan, daha çok "sessiz diplomasi" ve dini/kültürel dayanaklarla
hareket etmektedir.
Türkiye'nin Afrika'da okullar, hastaneler ve
büyükelçilikler kurması; THY gibi kurumların sürekli ulaşım sağlaması gibi
yapısal avantajları bulunurken, İran bu alanda daha bireysel çabalarla
ilerlemektedir. Türkiye'nin Afrika kamuoyundaki görünürlüğü daha yüksek
olmasına rağmen, İran bazı noktalarda Batı'ya karşı daha radikal bir pozisyon
aldığı için bazı rejimler tarafından "direniş sembolü" olarak da
değerlendirilmekte, bu durum ikili rekabeti zaman zaman ideolojik bir eksene de
çekmektedir.
İran vs. Suudi Arabistan: Nüfuz Yarışı ve
Jeopolitik Gölgeleme
İran ile Suudi Arabistan arasındaki rekabet, sadece
Orta Doğu'da değil, Afrika kıtasında da belirgin biçimde hissedilmektedir.
Sudan, Nijer, Moritanya gibi ülkelerde bu iki gücün dini ve politik etkileri
zaman zaman çatışma haline gelebilmektedir. Suudi Arabistan, ekonomik olarak
daha güçlü, çoğu zaman Batı ile eş görülen kalkınma yardımları sunarken; İran
daha sınırlı ama ideolojik olarak daha kararlı bir yaklaşım benimsemektedir.
Afrika'daki birçok ülkede, Suudi Arabistan'la
yakınlaşmak Batı bloğuyla ilişkileri güçlendirmek anlamını taşırken; İran'la
yakınlaşmak çoğu zaman "alternatif bir eksende pozisyon almak"
anlamını taşır. Bu da İran'ın, sınırlı kaynaklarla daha sembolik alanlarda
nüfuz kurmasına neden olmaktadır. Yemen'deki iç savaş, Sudan'daki darbe sonrası
denge oyunları, Libya ve Somali üzerindeki dolaylı etkiler, bu rekabetin
Afrika'daki yansımalarının birer parçasıdır.
İran vs. Fransa: Eski Sömürgeciye Karşı
Anti-emperyalist Retorik
Fransa, özellikle Batı ve Orta Afrika'da tarihsel
sömürge geçmişi nedeniyle hem avantajlı hem de eleştirilen bir aktördür.
Fransa'nın Frangipone sistemi, CFA frangı, askeri üssleri ve politik elitlerle
ilişkisi, bölgedeki etkisinin temel aracıdır. İran ise Fransa'yla
kıyaslandığında bu alanlarda yoktur; ancak tam da bu yokluk, İran'a
anti-emperyalist bir söylem geliştirme avantajı sağlamaktadır. "Batı'nın
siyasi vesayetinden uzak durun" çağrısı, Çad, Nijer, Mali gibi ülkelerde
çeşitli sosyal gruplar tarafından karşılık bulabilmektedir.
Bu noktada İran'ın sembolik etkisi büyümektedir.
Fransa'nın bölgeden asker çekmek zorunda kalması veya darbe sonrası
yönetimlerin Fransa ile ilişkileri askıya alması, İran'ın diplomatik açıdan
manevra alanını artırmaktadır. İran bu ortamda, sömürgecilik karşıtı
mesajlarıyla özellikle muhalif yapılar üzerinde sempati toplamaya
çalışmaktadır.
Kıta Diplomasisinde Sembol Savaşları:
Görünürlük, Algı ve Meşruiyet Yarışı
Afrika'da dış politika, yalnızca ekonomik çıkarlar ya
da siyasi ittifaklarla değil, semboller, temsil gücü ve kamusal algı ile de
yönetilmektedir. Bu anlamda bayrak görüntüsü, üss açmak, lider fotoğrafları,
medya yayınları ve çıkar ilişkileri kadar, kimliğini "neye karşı"
kurduğun da önemlidir.
Bu sembolizm savaşında İran kendisini, "Batı'nın
tahakkümüne karşı direnen alternatif bir güç" olarak sunma stratejisini
izlemektedir. Bu, çoğu zaman somut kazançlar sağlamasa da, özellikle siyasi
elitlerin değişime açık olduğu ülkelerde psikolojik bir etki yaratmaktadır. Bu
"meşruiyet yarışı"nda İran, Batı'dan uzaklaşan aktörlerle daha kolay
diyalog geliştirebilmekte, ancak bunun kurumsal bir düzen üzerinden
yürütülememesi, kalıcı bir etkinin önüne geçmektedir.
Algı ve Meşruiyet: Afrika’da İran Nasıl
Görülüyor?
İran’ın Afrika’daki Algısı: Ortak mı,
Yabancı mı?
İran'ın Afrika'daki dış politika faaliyetlerinin
başarıya ulaşabilmesi, sadece diplomatik ve ekonomik girişimlerle sınırlı
değildir; aynı zamanda bu girişimlerin kıta halkları ve yönetimleri tarafından
nasıl algılandığı da belirleyici bir faktördür. Bu noktada İran’ın Afrika'da
nasıl bir aktör olarak konumlandığı, yani “ortak” mı yoksa “yabancı” mı olarak
görüldüğü sorusu, sahadaki etkinliğini anlamak açısından büyük önem taşır.
Afrika’da İran çoğu zaman, Batı’ya alternatif bir
işbirliği modeli sunan, emperyal geçmişe sahip olmayan ve "doğulu bir
ortak" olarak algılanmak istemektedir. Özellikle 1979 İran Devrimi
sonrasında anti-emperyalist söylemlerin ön plana çıkması, İran’ın birçok Afrika
ülkesinde “mazlumlarla dayanışan bir devlet” olarak algılanmasına zemin
hazırlamıştır. Bu bağlamda İran’ın Afrika’daki kimliği, hem siyasi hem de
ideolojik bir kimlik olarak inşa edilmiştir. İran’ın Batı karşıtı söylemleri,
geçmişte sömürgeciliğe maruz kalmış Afrika toplumlarında belli bir yankı
uyandırsa da, bu söylemlerin somut politikalarla desteklenmediği durumlarda
sembolik bir düzeyde kalma riski de barındırmaktadır.
Ayrıca, İran'ın bazı Afrika ülkelerinde kültürel olarak oldukça “uzak” bir figür olarak algılandığı da görülmektedir. Arap olmayan, Farsça konuşan ve Şii ağırlıklı bir toplum yapısına sahip olan İran, özellikle Sahra Altı Afrika’da “yabancı” bir güç olarak görülme eğilimiyle karşı karşıyadır. Bu durum, İran’ın bölgede yumuşak güç politikalarını sürdürebilme kapasitesini sınırlayan önemli bir faktördür. Dolayısıyla İran, kıtada hem ideolojik yakınlık hem de kültürel mesafe arasında gidip gelen bir algı dengesiyle karşı karşıyadır.
Kamuoyu ve Siyasi Elitlerin İran’a Bakışı:
İşlevsel Ortaklık mı, İdeolojik Yakınlık mı?
Afrika kamuoyunun İran’a yönelik algısı, hükümet
düzeyinde yürütülen işbirliği politikalarından çoğu zaman farklılık
göstermektedir. Özellikle İran’ın Afrika’daki bazı devletlerle geliştirdiği
işbirliklerinin “rejimler arası” düzeyde kalması, halk nezdinde yeterince
meşruiyet üretmesini zorlaştırmıştır. Örneğin Sudan, Nijerya veya Eritre gibi
ülkelerde İran, belirli dönemlerde hükümetlerle yakın ilişkiler kurmuş olsa da
bu ilişkiler çoğu zaman toplumsal düzeyde bir karşılık bulamamıştır.
Buna karşılık, bazı ülkelerde özellikle üniversite
bursları, tıbbi yardım ve insani kalkınma projeleri sayesinde halk arasında
belirli bir sempati yaratabildiği de gözlenmiştir. İran’ın bazı Batı Afrika
ülkelerinde tıbbi yardım ve koruyucu sağlık hizmetleri sunan kuruluşları,
kırsal bölgelerde olumlu bir etki yaratmış ve İran’ı “yardım eden devlet”
kimliğiyle tanıtmıştır. Ancak bu tür faaliyetlerin çoğu sınırlı bölgesel
kapsama sahip olup geniş kitlelere ulaşmakta zorlanmaktadır.
Siyasi elitler açısından İran, çoğu zaman pragmatik
bir ortak olarak değerlendirilmiştir. Özellikle Batı ile ilişkileri sorunlu
olan ya da uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalan rejimler için İran,
hem diplomatik destek hem de alternatif ticaret kanalları sağlayan bir aktör
işlevi görmektedir. Bu bağlamda İran, ideolojik yakınlıktan ziyade işlevsellik
temelinde bir partner olarak görülmektedir. Fakat İran’ın bu rejimlerle kurduğu
ilişkilerin uzun vadeli istikrar üretip üretmediği konusu tartışmalıdır. Zira
bu tür ilişkiler, çoğu zaman kişisel düzeyde kurulan siyasi ittifaklara
dayalıdır ve hükümet değişiklikleriyle birlikte ciddi kırılmalara uğrayabilir.
Afrika Medyasında İran İmgesi: Sessiz Güç
mü, Şüpheli Niyet mi?
Afrika’daki medya organları, İran’ı genellikle düşük
profilli ve görece pasif bir aktör olarak yansıtmaktadır. İran’ın medya
stratejisi, Çin ya da Türkiye kadar yoğun değildir; kıtada Arapça dışındaki
yerel dillere hitap eden medya içeriklerinin azlığı, kamu diplomasisi açısından
önemli bir eksikliktir. Örneğin Türkiye’nin TRT Afrika gibi platformlarla
kıtaya yönelik medya yatırımları bulunurken, İran’ın bu anlamda etkisi daha
sınırlıdır. Bu da İran’ın imaj yönetiminde geri planda kalmasına yol açmaktadır.
Bununla birlikte, İran’ın Afrika’daki bazı medya
organlarında Batı karşıtı duruşu ve Filistin yanlısı söylemi, zaman zaman
pozitif bir yankı uyandırmaktadır. Özellikle sömürge karşıtı kimliklerle
özdeşleşen Afrika medyası, Batı'nın çifte standartlarına karşı İran’ın tepkisel
duruşunu bir “direniş” olarak sunabilmektedir. Ancak bu durum daha çok Kuzey
Afrika medyasında görülürken, Sahra Altı Afrika’da İran’a dair haberler oldukça
sınırlı, yüzeysel ve dış kaynaklara dayalıdır.
Ayrıca İran’ın Afrika’daki medya stratejisi çoğu zaman
güvenlik odaklı krizlerde geri planda kalmıştır. Örneğin Nijerya’daki Şii
gruplarla ilgili gelişmeler, İran’ın doğrudan müdahil olduğu veya yorum yaptığı
konular arasında değildir. Bu da İran’ın medya görünürlüğünü düşürmekte,
etkisini sınırlı tutmaktadır. Algı yönetimi, İran’ın Afrika’daki yumuşak güç
stratejisinin en zayıf halkalarından biri olarak değerlendirilebilir.
Batı Karşıtlığı Üzerinden Meşruiyet
Arayışı: Sınırlı Cazibe, Değişken Etki
İran’ın Afrika kıtasında oluşturmak istediği en güçlü
algı temellerinden biri, anti-emperyalist ve Batı karşıtı bir dış politika
söylemidir. Bu strateji, özellikle sömürgecilik geçmişiyle hesaplaşmakta olan
Afrika halkları ve elitleri nezdinde ideolojik bir yakınlık zemini
oluşturmaktadır. İran, kendisini “Batı’nın küresel hegemonyasına direnen mazlum
milletlerin temsilcisi” olarak sunarak, Afrika’da duygusal bir bağ kurmaya
çalışmaktadır.
Ancak bu yaklaşımın etkisi sınırlı ve kırılgandır.
Zira Afrika’daki birçok hükümet ve halk için Batı ile ilişkiler hâlâ yaşamsal
düzeydedir. Dış yardım, kalkınma projeleri, eğitim ve sağlık gibi alanlarda
Batı'nın varlığı hayati önemdedir. İran’ın Batı karşıtı söylemi bu bağlamda
“çekici” olmaktan çok, bazı durumlarda “riskli” ve “aykırı” bulunabilmektedir.
Buna ek olarak, İran’ın bu söylemi kimi zaman
çelişkili dış politika pratikleriyle gölgelenmiştir. İran’ın Rusya ve Çin gibi
büyük güçlerle yaptığı yakın işbirlikleri, Afrika’daki bazı entelektüel
çevrelerde “Batı karşıtlığı mı, Doğu eksenli bağımlılık mı?” sorusunu gündeme
getirmiştir. Bu tür sorgulamalar, İran’ın söylemleri ile eylemleri arasındaki
tutarsızlıkları daha görünür hale getirmektedir. Bu da, Afrika'da
sürdürülebilir bir meşruiyet üretimini zorlaştırmaktadır.
İran’ın Stratejik Derinliği ve Afrika: Dış
Politikanın Yeni Sınırları mı?
İran’ın dış politikası, özellikle 1979 İslam Devrimi
sonrası kendine özgü bir rota izlemiş ve bölgesel güç olma hedefiyle
şekillenmiştir. Bu kapsamda, geleneksel bölgesel çevresinin dışına çıkarak
Afrika kıtasına yönelik stratejik derinlik arayışı, İran dış politikasında
önemli bir yeni alan olarak ortaya çıkmıştır. Stratejik derinlik kavramı,
İran’ın hem güvenlik hem de ekonomik açıdan kendini daha geniş bir coğrafyada
konumlandırma çabalarının teorik ve pratik yansımasıdır. Afrika kıtası ise bu
çabaların somutlaştığı, giderek önem kazanan bir sahadır.
Afrika’nın İran için stratejik derinlik bağlamındaki
anlamı, bir yandan ekonomik kaynaklara ve yeni pazarlara erişim, diğer yandan
jeopolitik dengeyi güçlendirmeye yönelik bir adım olarak değerlendirilebilir.
İran, Afrika kıtasını kendi bölgesel ve küresel stratejisinde çok katmanlı bir
hedef olarak görmektedir. Bu hedef, sadece ekonomik değil, aynı zamanda
diplomatik ilişkiler, bölgesel ittifaklar ve çok taraflı uluslararası
platformlarda güç kazanma çabalarını da içermektedir.
Afrika, doğal kaynaklar açısından zengin olması ve
giderek artan ekonomik dinamizmi ile uluslararası aktörler için stratejik öneme
sahip bir kıtadır. İran, bu kıtadaki varlığını artırarak ekonomik ambargoların
yarattığı sınırları aşmayı ve alternatif işbirliği ağları kurmayı
amaçlamaktadır. Bu bağlamda Afrika, İran için sadece bir pazar değil, aynı
zamanda dış politikada çeşitlendirme stratejisinin de bir parçasıdır. Stratejik
derinlik, bu çeşitlendirme kapsamında İran’ın Afrika’da daha görünür ve etkili
bir aktör haline gelmesini hedefler.
Afrika’nın İran açısından güvenlik ve strateji
alanında da özel bir önemi vardır. Kıtanın bazı bölgelerinde artan jeopolitik
rekabet ve güç mücadeleleri, İran’ın bölgesel dış politika hedefleriyle
paralellik göstermektedir. Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na erişim gibi stratejik
geçitler, İran’ın deniz ticaret yollarını güvence altına alma ve bölgesel
nüfuzunu artırma çabalarında kritik rol oynar. Bu noktada Afrika, İran’ın deniz
gücünü artırma ve stratejik konumlarını pekiştirme amacına hizmet eder.
Afrika kıtasındaki bazı ülkelerle kurulan askeri ve
güvenlik işbirlikleri, İran’ın bu stratejik derinlik vizyonunun somut
göstergelerindendir. Bu işbirlikleri, terörle mücadele, deniz korsanlığına
karşı ortak operasyonlar ve savunma alanında bilgi paylaşımı gibi alanlarda
yoğunlaşmaktadır. İran’ın bu işbirliklerine verdiği önem, Afrika’daki dış
politikasının sadece ekonomik veya diplomatik değil, aynı zamanda güvenlik
temelli bir boyutu olduğunun altını çizer.
Kıtaya yönelik uzun vadeli hedefler bağlamında İran,
Afrika’da kalıcı ve sürdürülebilir ilişkiler kurmayı amaçlamaktadır. Bu amaç
doğrultusunda, ekonomik yatırımların artırılması, altyapı projelerinin
desteklenmesi ve diplomatik temsilin güçlendirilmesi gibi somut adımlar
atılmaktadır. İran, Afrika ülkeleri ile çok taraflı işbirliği platformlarında
aktif rol almaya çalışarak bu ilişkilerin uluslararası normlar ve standartlar
çerçevesinde devam etmesini sağlamayı hedeflemektedir.
Ayrıca, İran’ın Afrika politikası, sadece devletler
arası ilişkilerle sınırlı kalmayıp sivil toplum aktörleri, eğitim kurumları ve
kültürel programlar aracılığıyla da desteklenmektedir. Bu çeşitlendirilmiş
yaklaşım, ilişkilerin derinleşmesi ve uzun vadeli işbirliklerinin
sürdürülebilir kılınması açısından stratejik öneme sahiptir. Eğitim bursları,
kültürel değişim programları ve sağlık yardımları gibi yumuşak güç unsurları,
İran’ın Afrika’da meşruiyet kazanma ve etkisini artırma çabalarının temel
bileşenleri arasında yer almaktadır.
İkili ilişkilerin sürdürülebilirliği açısından ise
İran, Afrika ülkeleri ile karşılıklı çıkarları gözeten dengeli ilişkiler
kurmayı amaçlamaktadır. Bu ilişkilerin karşılıklı ekonomik yarar sağlaması,
siyasi istikrarın desteklenmesi ve diplomatik diyalogların sürekli kılınması,
sürdürülebilir dış politika için vazgeçilmez unsurlardır. İran, Afrika’daki
işbirliklerini sadece kısa vadeli çıkarlar doğrultusunda değil, uzun vadeli
stratejik ortaklıklar olarak görmekte ve bu yönde adımlar atmaktadır.
Ancak sürdürülebilirliğin önünde bazı zorluklar da
bulunmaktadır. Bunların başında, kıtadaki siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik
altyapı eksiklikleri ve İran’ın uluslararası ambargoları gelmektedir. Ayrıca,
Afrika’da etkin olan diğer dış aktörlerin rekabeti de İran’ın etkisini
sınırlandıran faktörler arasında sayılabilir. Bu koşullar, İran’ın Afrika
politikası kapsamında esnek, uyum sağlayabilen ve çok boyutlu stratejiler
geliştirmesini zorunlu kılmaktadır.
Vaka Analizi: İran’ın Sudan’daki Dış
Politika ve Proje Girişimleri
İran’ın Afrika kıtasındaki dış politika
stratejilerinin somut örneklerinden biri olarak Sudan, bölgesel ve kıtasal
açıdan büyük önem taşıyan bir vaka niteliğindedir. Sudan, coğrafi konumu,
zengin doğal kaynakları ve tarihsel olarak İslam dünyasına yakınlığı nedeniyle
İran’ın Afrika politikasında stratejik bir konumda bulunur. Bu bağlamda İran’ın
Sudan’da yürüttüğü diplomasi, ekonomik işbirlikleri ve yumuşak güç unsurlarına
yönelik projeler, sessiz diplomasi anlayışının somutlaşmış örnekleri olarak
değerlendirilebilir.
İran-Sudan ilişkileri, özellikle 1990’lı yıllardan
itibaren güçlenmeye başlamıştır. Bu dönemde Sudan, Batı ile gergin ilişkiler
içinde olan ve izolasyonla karşı karşıya bulunan bir ülke konumundaydı. İran
ise ABD başta olmak üzere Batılı güçlerin ambargoları altında yer almakla
birlikte alternatif stratejik işbirliği arayışları içerisindeydi. Bu karşılıklı
izolasyon, iki ülke arasında yakınlaşma zemini oluşturdu. Sudan, İran’ın Afrika
kıtasındaki en yakın müttefiklerinden biri haline geldi ve bu ortaklık çok
yönlü olarak derinleştirildi.
Ekonomik işbirliği alanında İran, Sudan’da başta
enerji ve altyapı sektörlerinde önemli projeler yürüttü. Sudan’ın petrol
rezervleri ve boru hatları gibi stratejik kaynakları İran’ın dikkatini çeken
temel unsurlar arasında yer aldı. İran, Sudan’ın petrol altyapısının
geliştirilmesine yönelik teknik destek ve yatırım sağladı. Özellikle petrol
boru hatlarının inşası ve modernizasyonu projelerinde İranlı firmaların aktif
rol aldığı bilinir. Bu projeler, hem Sudan’ın enerji kapasitesini artırmayı hem
de İran’ın Afrika’daki ekonomik ayak izini genişletmeyi hedefledi. Ayrıca,
tarım ve su kaynaklarının geliştirilmesi konusunda da İran’ın teknik işbirliği
çabaları dikkat çekti. Sudan’ın tarımsal potansiyelinin artırılması amacıyla
İran tarafından yürütülen sulama ve tarım teknolojileri transferi, iki ülke
arasında ekonomik işbirliğinin önemli bir boyutunu oluşturdu.
Diplomatik alanda ise İran, Sudan ile ilişkilerini
resmi ve gayri resmi kanallarla sürekli olarak pekiştirdi. Sudan’da İran’a ait
büyükelçilik ve konsolosluk temsilcilikleri aktif şekilde çalıştı. Bunun yanı
sıra, diplomasi sahnesinin arka planında yer alan dini ve kültürel temaslar da
İran’ın Sudan’daki nüfuzunu artıran diğer bir unsur oldu. İran, Sudan’da dini
vakıflar ve eğitim kurumları aracılığıyla nüfuz projeleri yürüttü. Özellikle
Şii din adamlarının Sudan’daki dini etkinliklerde rol alması, İran’ın yumuşak
güç stratejisinin önemli parçalarından biriydi. Bu dini ve kültürel
bağlantılar, Sudan halkı nezdinde İran’ın meşruiyetini güçlendirmek ve
diplomatik ilişkilerin derinleşmesini sağlamak amacıyla kullanıldı.
Yumuşak güç uygulamaları kapsamında İran’ın Sudan’da
yürüttüğü sağlık ve eğitim projeleri dikkat çekmektedir. İran, Sudan’da
üniversite bursları ve eğitim programları düzenleyerek Sudanlı öğrencilere
İran’da eğitim imkânı sağladı. Bu burslar, uzun vadede Sudan’da İran dostu bir
elit tabakasının oluşmasına zemin hazırlamayı hedefleyen stratejik bir hamle
olarak yorumlanabilir. Aynı şekilde, sağlık alanında İran’ın Sudan’da klinik
açma ve tıbbi yardım sağlama gibi girişimleri, İran’ın kıtadaki yumuşak güç kapasitesinin
somut bir göstergesidir. Bu projeler, İran’ın Sudan’da sadece ekonomik değil,
aynı zamanda sosyal ve insani boyutlarda da etkinlik yaratma çabasını ortaya
koymaktadır.
Sudan’daki İran projelerinin bir diğer önemli boyutu
ise askeri ve güvenlik alanındaki işbirliğidir. İran, Sudan’a askeri eğitim ve
donanım desteği sağlamış, bu ülkeyle stratejik güvenlik işbirliğine gitmiştir.
Özellikle Sudan’ın iç savaş ve bölgesel çatışmalarla mücadele ettiği dönemlerde
İran, bu alandaki işbirliğini artırmış ve kendi bölgesel çıkarlarını
destekleyecek askeri kapasiteyi güçlendirmeye çalışmıştır. Ancak, bu askeri
boyut, İran-Sudan ilişkilerinin uluslararası alandaki eleştirilere de maruz kalmasına
neden olmuş ve bazı Batılı ülkeler tarafından bu işbirliği
“istikrarsızlaştırıcı” olarak değerlendirilmiştir.
Tüm bu alanlarda İran’ın Sudan’daki projeleri ve
diplomatik girişimleri, sessiz diplomasi kavramının somut örnekleri olarak
değerlendirilebilir. İran, bu ülkedeki etkinliğini yüksek profilli diplomatik
hamlelerle değil, düşük profilli, ancak derinlemesine ekonomik, kültürel ve
sosyal bağlarla kurmayı tercih etmiştir. Bu yaklaşım, İran’ın uluslararası
yaptırımlar ve diplomatik izolasyon koşullarında alternatif dış politika
araçları geliştirme arzusunun bir yansımasıdır.
Sudan örneğinde görüldüğü üzere İran, Afrika’daki
politikalarını hem çok boyutlu hem de uzun vadeli perspektifle tasarlamıştır.
Sudan’daki ekonomik projeler, yumuşak güç faaliyetleri ve askeri işbirliği,
İran’ın kıtada varlık göstermesine olanak sağlamış; aynı zamanda bölgesel
rekabet ortamında önemli bir avantaj oluşturmuştur. Bu vaka, İran’ın Afrika
politikalarının nasıl yapılandığını, hangi araçlarla yürütüldüğünü ve bölgesel
dinamiklerle nasıl etkileşim içinde olduğunu anlamak açısından kritik öneme sahiptir.
Bununla birlikte Sudan’daki işbirliği, İran’ın
kıtadaki diğer ülkelerde uyguladığı stratejilerle de kıyaslanabilir. Sudan
örneği, İran’ın Afrika’da farklı ülkelere yönelik özelleşmiş dış politika
uygulamalarını da gözler önüne sermektedir. Sudan gibi kaynak zengini ve
jeopolitik olarak kritik ülkelerle kurulan ilişkiler, İran’ın Afrika’daki genel
politikasının çekirdeğini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Sudan vakası, sessiz
diplomasi ve ekonomik işbirliği aracılığıyla güç inşası modelinin somut bir
yansımasıdır.
Genel Değerlendirme: Görünmeyen Gücün
Sessiz Yükselişi
İran’ın Kıtadaki Etkisinin Sınırları
İran İslam Cumhuriyeti’nin Afrika kıtasına yönelik dış
politikası, çoğunlukla göz önünde olmayan, düşük profilli ancak sistemli bir
yönelimin izlerini taşımaktadır. Afrika'da Amerikan, Çinli, Avrupalı ve hatta
bölgesel aktörlerin (örneğin Türkiye veya Körfez ülkeleri) güçlü varlıkları
düşünüldüğünde, İran’ın kıtadaki etkisi ilk bakışta sınırlı görünmektedir.
Ancak İran’ın izlediği “sessiz diplomasi” stratejisi, doğrudan hegemonya
kurmaktan ziyade, kademeli etki üretmeye yönelik uzun vadeli bir dış politika modeli
olarak değerlendirilebilir.
İran’ın etkisinin sınırlarını belirleyen temel
faktörlerden biri, uluslararası yaptırımlar nedeniyle karşılaştığı ekonomik ve
diplomatik yalıtılmışlıktır. Bu durum, İran’ın Afrika’daki geniş ölçekli
altyapı yatırımlarına girmesini, finansal sistemlerde etkin rol oynamasını ve
bölgesel güvenlik alanlarında oyun kurucu olmasını ciddi şekilde
sınırlamaktadır. İran Afrika'da çoğu zaman düşük bütçeli, sembolik ya da
görünürlüğü sınırlı projelerle etkisini göstermeye çalışmaktadır. Kimi zaman bu
tür girişimler, İran’ın "küresel sistem dışı alternatif" söylemiyle
meşrulaştırılmakta; ancak bu söylemin kıta üzerindeki reel karşılığı birçok
Afrika ülkesi için sınırlı kalmaktadır.
Diğer yandan, İran’ın diplomatik etkisinin coğrafi
olarak da sınırlı bir yayılım gösterdiği gözlemlenmektedir. İran’ın elçilik
açtığı ya da yoğunlaşma gösterdiği ülkeler, genellikle Batı karşıtı söylemlerle
özdeşleşen rejimlerle sınırlı kalmakta ve kıtanın geneline yayılan bir
diplomatik etkinlik kurulamamaktadır. Ayrıca İran, kültürel ve tarihsel bağlara
sahip olmadığı Afrika toplumlarında, kendi tarihsel anlatısını ve ideolojik
öncüllerini yaymakta zorluk yaşamaktadır. Bu bağlamda, İran’ın Afrika’daki etkinliği,
Çin’in kalkınma yatırımları ya da Türkiye’nin insani diplomasi adımlarıyla
karşılaştırıldığında hem kapsam hem de algı açısından daha düşük düzeyde
kalmaktadır.
Başarılar, Engeller ve Yapısal Sorunlar
İran’ın Afrika’daki dış politika girişimleri sınırlı
olsa da, bazı başarılar ve dikkat çekici kazanımlar mevcuttur. Özellikle Sudan,
Cibuti, Nijer ve Benin gibi ülkelerle kurulan yakın ilişkiler, İran’a
diplomatik anlamda manevra alanı yaratmıştır. Bu ülkelerde açılan kültürel
merkezler, verilen burslar, insani yardım faaliyetleri ve karşılıklı
ziyaretler, İran’ın kıtada “alternatif partner” olarak görülmesine katkı
sağlamıştır. İran’ın bazı ülkelerde sağlık merkezleri açması, tıbbi ekipman
sağlaması ve mühendislik projelerine teknik destek sunması, yumuşak güç
kapasitesinin işlediği örnekler arasında sayılabilir.
Ancak bu sınırlı başarıların karşısında ciddi engeller
ve yapısal sorunlar bulunmaktadır. Her şeyden önce İran’ın Afrika politikası
kurumsal olarak sürdürülebilir ve sistematik bir temele dayanmamaktadır.
İran’daki dış politika karar alma süreçlerinde, Dışişleri Bakanlığı dışında çok
sayıda aktörün etkili olması (örneğin İslamî Kültür ve İletişim Kurumu, Devrim
Muhafızları, dini vakıflar vb.) politikaların tutarlılığını ve uygulama
etkinliğini zayıflatmaktadır. Bu durum, Afrika ülkelerinde İran’ın resmi devlet
politikası ile sahadaki uygulamalar arasında çelişkiler doğurmakta ve zaman
zaman güven sorunu yaratmaktadır.
Bir diğer yapısal sorun, İran’ın ekonomik
kapasitesinin kıta genelinde büyük projelere kaynak ayıramayacak durumda
olmasıdır. Çin’in Afrika’da milyarlarca dolarlık altyapı yatırımları, Avrupa
Birliği’nin kalkınma fonları ve Körfez ülkelerinin mali yardımları
düşünüldüğünde; İran’ın daha çok “niş alanlara” yöneldiği, yani büyük
stratejilerden çok spesifik etki alanları oluşturma çabasında olduğu
anlaşılmaktadır. Bu ise İran’ın etki alanını belli başlı ülkelerle ve
projelerle sınırlı tutmaktadır.
Ayrıca kıtadaki siyasi rejimlerin istikrarsızlığı, iç
savaşlar, askeri darbeler ve rejim değişimleri gibi faktörler de İran’ın uzun
vadeli planlarını sekteye uğratmaktadır. İran bazı rejimlerle kurduğu
ilişkileri sürdürmekte zorlanmakta ve hükümet değişimlerinde diplomatik
kazanımlarını kaybedebilmektedir. Örneğin Sudan’daki rejim değişikliği sonrası
İran-Sudan ilişkilerinin ciddi biçimde gerilemesi bu duruma örnektir.
Kapanış Notu: İran, Afrika’da Ne Kadar
Kalıcı?
İran’ın Afrika’daki geleceği, hem küresel hem de
bölgesel bağlamda şekillenecek çok katmanlı dinamiklere bağlıdır. Öncelikle
İran’ın nükleer programı üzerinden Batı ile yürüttüğü diplomatik müzakereler,
kıtadaki manevra alanını doğrudan etkilemektedir. Ambargoların kaldırılması ya
da gevşetilmesi durumunda İran’ın Afrika’ya yönelik yatırımlarını artırma
olasılığı bulunsa da, bu süreçlerin belirsizliği İran’ın istikrarlı ve kalıcı
politikalar üretmesini zorlaştırmaktadır.
Diğer taraftan, İran’ın Afrika’daki kalıcılığını
belirleyecek bir başka unsur da kıta ülkeleriyle kurduğu ilişkilerin “tek
taraflı” değil, “karşılıklı çıkar” temelinde kurulup kurulamayacağıdır. İran’ın
Afrika’ya yalnızca ideolojik ya da jeopolitik bir alan olarak değil, aynı
zamanda eşit düzeyli ticari ortaklar olarak yaklaşması durumunda ilişkilerin
daha kalıcı hale gelmesi mümkündür. Ancak bu yaklaşımın önünde İran’ın sınırlı
dış ticaret hacmi, zayıf üretim kapasitesi ve uluslararası finans sistemine erişim
sorunları gibi engeller durmaktadır.
Kıtada Çin’in artan ağırlığı, Türkiye’nin diplomatik
atılımları ve Körfez ülkelerinin agresif yatırım politikaları da İran’ın
kalıcılığı açısından ciddi bir rekabet ortamı yaratmaktadır. İran bu denklemde
genellikle “ikinci halkadaki aktör” pozisyonunda yer almakta ve Afrika’nın
büyük stratejik alanlarında değil, daha az dikkat çeken sahalarda etki üretmeye
çalışmaktadır. Bu strateji kısa vadede İran’a “görünmeden ilerleme” avantajı
sağlasa da, uzun vadede kalıcılık sorunsalını beraberinde getirmektedir.
Sonuç olarak, İran’ın Afrika’daki varlığı güçlü ama
sınırlı bir görünmezlik taşımaktadır. İran ne kıtada hegemonik bir aktördür, ne
de tamamen etkisiz bir figür. Bu arada bir yerde, daha çok alternatif alanlarda
ve sembolik düzeylerde kendisini inşa eden bir aktör olarak
değerlendirilebilir. Kalıcılığı ise hem İran’ın kendi iç yapısındaki dönüşüme
hem de Afrika’daki jeopolitik dengelerin evrimine bağlıdır.
SONUÇ
İran'ın Afrika politikası, 21. yüzyılın küresel
rekabet ortamında sessiz diplomasi, ekonomik işbirlikleri ve yumuşak güç
unsurları üzerinden şekillenen çok boyutlu bir stratejiyi yansıtmaktadır. Bu
politika, İran'ın uluslararası sistemde marjinalleştirilmesine karşı
geliştirdiği alternatif bir dış politika arayışının ürünüdür. Afrika kıtası,
İran için yalnızca ekonomik bir pazar değil, aynı zamanda diplomatik
yalnızlığını kırmak ve meşruiyet üretmek için kritik bir zemin olarak öne
çıkmaktadır.
Makalede vurgulandığı üzere, İran'ın Afrika'ya yönelik
ilgisi tarihsel süreçte farklı evrelerden geçmiştir. Şah döneminde sınırlı ve
pragmatik ilişkiler, 1979 İslam Devrimi sonrasında ideolojik bir boyut
kazanmış, 1990'lardan itibaren ise ekonomik ve diplomatik çeşitlendirme
çabalarıyla derinleşmiştir. Günümüzde İran, Afrika'da sessiz diplomasi
yöntemlerini kullanarak düşük profilli ancak etkili bir varlık sergilemektedir.
Büyükelçilikler, kültürel etkinlikler, eğitim bursları ve sivil toplum
kuruluşları aracılığıyla kıtada nüfuzunu artırmayı hedeflemektedir.
Ekonomik açıdan İran, Afrika'yı ambargolardan kaçış
için bir "jeoekonomik fırsat" olarak görmektedir. Enerji, madencilik,
tarım ve altyapı sektörlerindeki işbirlikleri, İran'ın kıtadaki ekonomik ayak
izinin temelini oluşturmaktadır. Ancak uluslararası yaptırımlar ve finansal
kısıtlamalar, bu ilişkilerin potansiyelini sınırlandırmaktadır. Buna rağmen
İran, takas sistemi, üçüncü ülke aracılığıyla ticaret ve yerel para birimlerini
kullanma gibi bypass stratejileriyle bu engelleri aşmaya çalışmaktadır.
Yumuşak güç stratejileri, İran'ın Afrika politikasının
önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Eğitim bursları, sağlık yardımları,
kültürel etkinlikler ve medya yoluyla İran, kıtada olumlu bir imaj inşa etmeye
çalışmaktadır. Özellikle Batı karşıtı söylemler ve anti-emperyalist retorik,
Afrika'daki bazı kesimlerde sempati uyandırmaktadır. Ancak İran'ın bu çabaları,
Çin, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi rakip aktörlerin daha güçlü ve sistematik
yumuşak güç uygulamaları karşısında sınırlı kalmaktadır.İran'ın Afrika'daki
varlığı, Sudan örneğinde olduğu gibi belirli ülkelerde daha belirgin olsa da,
kıta genelinde etkisi henüz sınırlıdır. Rekabetçi bir ortamda İran,
kaynaklarının kısıtlılığı nedeniyle büyük ölçekli projelerde diğer aktörlerle
yarışamamaktadır. Ayrıca siyasi istikrarsızlıklar ve rejim değişiklikleri,
İran'ın uzun vadeli stratejilerini sekteye uğratabilmektedir.
İran'ın Afrika politikası, sessiz ancak sistematik bir şekilde ilerleyen, çok katmanlı bir dış politika hamlesidir. Kıtada kalıcı bir etki yaratmak için İran'ın ekonomik, diplomatik ve yumuşak güç araçlarını daha uyumlu ve sürdürülebilir bir şekilde kullanması gerekmektedir. Afrika, İran'ın küresel sistemdeki konumunu güçlendirmek için önemli bir stratejik derinlik alanı olmaya devam edecektir. Ancak bu süreç, iç ve dış dinamiklerin yanı sıra kıtadaki rekabetçi dengelere bağlı olarak şekillenecektir.
KAYNAKÇA
-Cafer Talha Şeker, “İran’ın Afrika Politikası ve
Karşılaşılan Zorluklar: Ahmedinejad Dönemi (2005–2013)” https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/342769
-Muhammet Fatih Özkan, “İran’ın Afrika Politikası” https://www.academia.edu/115268194/_%C4%B0ran%C4%B1n_Afrika_Politikas%C4%B1
-Oral Toğa-İran’ın Afrika Kıtasına Yaklaşımı ve
Stratejik Hedefleri
https://iramcenter.org/iranin-afrika-kitasina-yaklasimi-ve-stratejik-hedefleri-2470
-Mustafa Caner-İran’ın Afrika Siyaseti
https://kriterdergi.com/dosya-afrikada-turkiye/iranin-afrika-siyaseti
-Mohammad R-İRAN’IN AFRİKA ÜLKELERİ İLE İLİŞKİLERİ:
DİNİ, KÜLTÜREL VE EĞİTİM FAALİYETLERİ (PEHLEVİ DÖNEMİNDEN İRAN İSLAM
CUMHURİYETİ'NE)
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2492003
-Ahmadi, H. “İran Dış Politikasında Devrim Sonrası
Değişim.” Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 10, Sayı 39, 2013.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/uider/issue/31581/344773
-Yılmaz, C. “İran-Afrika İlişkileri ve Türkiye’nin
Jeopolitik Konumu.” Gazi Akademik Bakış, Cilt 8, Sayı 15, 2015.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/gazibak/issue/33707/371353
-Karadağ, M. “İran’ın Afrika Politikası: Yeni Bir
Stratejik Alan Arayışı.” Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Dergisi,
2017.
https://usak.org.tr/wp-content/uploads/2017/12/iranin-afrika-politikasi.pdf
-Demir, H. “Soğuk Savaş Sonrası İran Dış Politikası ve
Bölgesel Dinamikler.” Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 73, Sayı 1, 2018.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ankusbf/issue/44272/557650
-Kaya, İ. “Afrika ve Orta Doğu: Yeni Güç Dengeleri.”
Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Dergisi, 2016.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ugsd/issue/33255/370313
-Özkan, S. “İran’ın Yumuşak Güç Kullanımı ve Kültürel
Diplomasi Politikaları.” Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi,
Cilt 5, Sayı 3, 2020.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/seyar/issue/55738/772512
-Tuncer, E. “İran ve Afrika Kıtasında Yumuşak Güç
Stratejileri.” Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi,
2019.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/akademikbakis/issue/43765/522731
-Aydın, M. “İran’ın Afrika’da Ekonomik
Politikaları ve Ticari İlişkiler.” Uluslararası Ekonomi ve Dış Politika
Dergisi, Cilt 2, Sayı 4, 2017.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/uedpd/issue/38104/465717
-Çelik, N. “Afrika’da İran’ın Diplomatik
Girişimleri: Tarihsel ve Güncel Perspektifler.” Marmara Üniversitesi Siyasal
Bilimler Dergisi, Cilt 45, Sayı 2, 2019.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/musbed/issue/46044/554832
-Arslan, G. “İran ve Afrika İlişkileri: Bölgesel
ve Küresel Etkiler.” Uluslararası Politika Dergisi, 2021.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/upd/issue/64712/877234
-Alkan, A. (2018). İran Dış Politikasında Devrim
Sonrası Dönem ve Bölgesel Etkileri. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Dergisi.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ankusbf/issue/38252/458199
-Demir, İ. (2020). Afrika’da Yeni Güçler: İran,
Türkiye ve Çin’in Yükselen Diplomasi Stratejileri. Uluslararası İlişkiler
Dergisi, 16(63), 45-62.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ulid/issue/53629/711390
-Erdoğan, M. (2017). İran’ın Afrika Politikası:
Ekonomik ve Siyasal Boyutları. Akademik İncelemeler Dergisi, 12(1), 101-125.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/akisder/issue/33405/377834
-Korkmaz, S. (2019). Yumuşak Güç ve İran: Afrika
Kıtasında Stratejik Etkileşimler. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/musbed/issue/42954/518562
-Yılmaz, E. (2021). İran’ın Afrika Diplomasi
Pratikleri: Arka Kapı ve Sessiz Diplomasi Üzerine Bir İnceleme. İstanbul
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/iusbf/issue/62343/814791
-Özdemir, H. (2016). Afrika’da İran’ın Diplomatik
Varlığı ve Stratejik Yaklaşımları. Uluslararası Politika Analizleri, 8(2),
85-102.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ipa/issue/40418/517102
-Şahin, F. (2018). Dış Politika ve Diplomasi
Kuramları: Sessiz Diplomasi Kavramı Üzerine. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi,
73(1), 65-80.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/aujsps/issue/37621/455823
-Taş, A. (2020). İran-Afrika İlişkileri ve Kültürel
Diplomasi. Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/kafkassosbil/issue/51570/727034
-Karadağ, Z. (2019). İran’ın Afrika Kıtasındaki
Büyükelçilikleri ve Diplomatik Faaliyetleri. Uluslararası İlişkiler
Araştırmaları Dergisi, 11(4), 49-68.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/uiaad/issue/54978/720134
-Polat, M. (2022). Yumuşak Güç Unsurları ve İran’ın
Afrika Politikasındaki Rolü. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 10(89),
1345-1362.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/asosder/issue/63510/864328
-Şeker, C. T. (2017). İran’ın Afrika Politikası ve
Karşılaşılan Zorluklar: Ahmedinejad Dönemi, 2005–2013. İran Çalışmaları
Dergisi, 1(1), 84–116. https://ormer.sakarya.edu.tr/uploads/files/7.pdf
-Yesevi, Ç. G. (2015). İran’ın enerji sektörü (Yüksek
lisans tezi, İstanbul Kültür Üniversitesi). İstanbul Kültür Üniversitesi Açık
Erişim.
https://openaccess.iku.edu.tr/bitstreams/fa43925e-6b45-4a15-b0d5-6ca49a4eb639/download
-İran Araştırmaları Merkezi. (2023). Değişen
jeopolitik öncelikler çerçevesinde Reisi’nin Afrika ziyareti (Rapor). İRAM
Center.
https://www.iramcenter.org/degisen-jeopolitik-oncelikler-cercevesinde-reisinin-afrika-ziyareti-240
-Shargh Daily. (2023, Şubat). İran ve Afrika ülkeleri
arasındaki bir yıllık ticaret hacmi 1,23 milyar dolara ulaştı.
-Kardaş, Ş. (2017). İran’ın Afrika Politikası: Yeni
Jeopolitik Arayışlar. Ortadoğu Analiz, 9(73), 57-72.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ornas/issue/31899/353187
-Kaya, B. (2020). İran’ın Dış Politikasında
Yaptırımlar ve Alternatif Ticaret Yolları. Uluslararası İlişkiler Dergisi,
17(68), 123-140.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ulusarastirmalar/issue/53581/655442
-Çelik, M. (2019). İran’ın Ambargo Döneminde Afrika
Politikası ve Ekonomik İşbirlikleri. Güvenlik Stratejileri Dergisi,
15(29), 88-104.
https://www.guvenlikdergisi.org/pdf/29/88-104.pdf
-Yılmaz, T., & Arslan, M. (2021). İran-Afrika
Ticaretinde Ambargo Etkileri ve Bypass Stratejileri. İktisadi ve İdari
Bilimler Dergisi, 35(2), 211-230.
https://dergipark.org.tr/en/pub/ikbil/issue/61046/821941
-Özkan, H. (2018). İran’ın Afrika Kıtasıyla
İlişkileri: Jeoekonomik Perspektifler. Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi,
11(1), 45-63.
https://dergipark.org.tr/en/pub/sobad/issue/38019/440244
-Demir, S. (2020). İran’ın Ambargolar Altındaki
Ekonomik Stratejileri. Avrasya İncelemeleri Dergisi, 14(3), 158-177. https://dergipark.org.tr/en/pub/avrasyaincelemeleri/issue/54909/753868
-Karahan, O. (2017). Afrika’da İran’ın Yumuşak Güç
Kullanımı. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 72(1), 89-106.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/sbfdergi/issue/33350/360071
-Imam Humeyni Uluslararası Üniversitesi. (t.y.).
Başvuru Rehberi.
https://en.ikiu.ac.ir/how-to-apply
-Imam Humeyni Uluslararası Üniversitesi. (t.y.). Kabul
Şartları.
https://admission.ikiu.ac.ir/page/22
-United Against Nuclear Iran. (t.y.). Imam Khomeini
Relief Committee.
https://www.unitedagainstnucleariran.com/ideological-expansion/imam-khomeini-relief-committee
-Press TV. (t.y.). Africa.
https://www.presstv.ir/Section/105
-Press TV. (t.y.). About Press TV. https://www.presstv.ir/aboutus/WhatPressTVdoes
-Islamic Republic of Iran Broadcasting. (t.y.). IRIB
World Service. Wikipedia.
https://en.wikipedia.org/wiki/IRIB_World_Service
--Derin, N. (2020). İran’ın Afrika Politikası: Sessiz
Diplomasi ve Stratejik Yaklaşımlar. Uluslararası İlişkiler, 17(68),
45–68.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ui/issue/60631/601272
-Yıldız, A. (2019). İran’ın yumuşak güç stratejileri
ve Afrika. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
74(1), 125–150. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ausbf/issue/44129/514836
-Kaya, E. (2021). Eğitim diplomasisi bağlamında
İran–Afrika ilişkileri: Burs programlarının rolü. Journal of Social and
Administrative Sciences, 8(2), 210–231. https://dergipark.org.tr/tr/pub/jsas/issue/597868/922137
-Demir, S. (2018). Sivil toplum kuruluşlarının dış
politika aktörlüğü: İran örneği. Akademik Politika Araştırmaları Dergisi,
12(3), 89–112. https://dergipark.org.tr/tr/pub/apad/issue/39631/481298
-Aksoy, M. (2017). İran kültür merkezlerinin
Afrika’daki etkinliği. Küreselleşme ve Kültür, 5(1), 33–54.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/kulturpolitik/issue/150123/176254
-Öztürk, B. (2022). Afrika’da İran’ın ticaret
diplomasisi: Ambargolarla mücadele. Dış Politika Analizleri, 14(2),
67–89.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/dpa/issue/77654/864923
-Karaca, H. (2019). Türkiye–Afrika ilişkileri ve
karşılaştırmalı perspektif: İran ve diğer aktörler. Journal of International
Relations and Development, 3(1), 99–120. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ulştir/issue/55567/788908
-Kaplan, Z. (2020). Yarı-resmi kurumlar ve gayriresmî
diplomasi: İran’ın Afrika yaklaşımı. Uluslararası Politika ve Strateji,
6(4), 15–37. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ups/issue/68940/759884
-Manjang, A. (2017). Beyond the Middle East: Saudi‑Iranian
Rivalry in the Horn of Africa. International Relations and Diplomacy.
https://www.academia.edu/39878050
-“Iran’s Public Diplomacy and Religious Soft Power in
Africa.” (2024). Politics and Religion Journal.
https://www.politicsandreligionjournal.com/index.php/prj/article/view/408
-“Expanding Horizons: Iran’s Strategic Engagements in
Sub‑Saharan Africa.” (2024). MPRA Paper No. 121656.
https://mpra.ub.uni‑muenchen.de/121656/
-İbrahim Reisi’nin döneminde “İran’ın Afrika siyaseti”
başlığı altında Türkiye, Suudi Arabistan ve BAE ile rekabetin analiz edildiği
çalışma. (2021). Kriter Dergi. https://kriterdergi.com/dosya-afrikada‑turkiye/iranin‑afrika‑siyaseti
-Acar, N. (2022). İran‑Suudi Arabistan Rekabeti
Karşısında Çin Dış Politikası. Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, 9(1),
187–216.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ulipod/article/1564286
-“İran ve Suudi Arabistan’ın Dış Politika Anlayışları
ve Güç Mücadelesine Genel Bir Bakış.” (2020). Birey ve Toplum (Aydın
Adnan Menderes Üniversitesi), 7(1), 176–201.
-Reuters. (2024, October 25). Turkey to seek
improved Africa cooperation in Djibouti talks, officials say.
https://www.reuters.com/world/middle-east/turkey-seek-improved‑africa‑cooperation‑djibouti‑talks‑officials‑say‑2024‑10‑25/ reuters.com
-Financial Times. (2024, August 23). The foreign
powers competing to win influence in Africa.
https://www.ft.com/content/a811400c‑6c1f‑4970‑b1a9‑4e9d28efa62e ft.com
-Akyürek, B. (2019). Yumuşak Güç ve Dış Politika:
Türkiye, İran ve Çin Örneği. Uluslararası İlişkiler, 16(63), 35-54.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ulusitd/issue/44013/531167
-Aydın, M. (2017). Afrika Kıtası’nda Türkiye ve
İran’ın Dış Politika Stratejileri: Yumuşak Güç ve Diplomasi. İstanbul
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 58(2), 103-124. https://dergipark.org.tr/tr/pub/siyasal/issue/35283/423178
-Çelik, A., & Demir, H. (2021). İran’ın Afrika
Politikası: Diplomasi ve Ekonomik İşbirlikleri Üzerine Bir Analiz. Akademik
İncelemeler Dergisi, 12(1), 45-69. https://dergipark.org.tr/tr/pub/akadin/issue/58603/823716
-Erdem, O. (2018). Sessiz Diplomasi Kavramı ve
Uygulama Alanları. Türk Diplomasi Dergisi, 45, 77-92.
https://td.dergisi.org/sessiz-diplomasi-kavrami-ve-uygulamalari
-Güler, S. (2020). Afrika’da İran’ın Dış Politika
Algısı ve Yumuşak Güç Stratejileri. Ortadoğu Etütleri, 12(1), 89-107.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ortadogu/issue/56078/772435
-Korkmaz, T. (2019). Türkiye, İran ve Afrika:
Bölgesel Güçlerin Yumuşak Güç Rekabeti. Uluslararası Stratejik Araştırmalar
Dergisi, 15(3), 150-172. https://dergipark.org.tr/tr/pub/usad/issue/49032/654869
-Öztürk, B. (2016). İran’ın Afrika Politikası:
Stratejik Derinlik ve Diplomasi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Dergisi, 71(1), 113-130. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ankusaf/issue/30939/335171
-Şahin, A. (2021). Batı Karşıtlığı ve İran’ın
Afrika Politikası. Uluslararası Politika Akademisi, 9(2), 32-49.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/upa/issue/62935/945814
-Yılmaz, E. (2017). İran’ın Yumuşak Güç Araçları ve
Küresel Dış Politika. İKV Dış Politika Araştırmaları, 22, 14-35.
https://ikv.org.tr/iranin-yumusak-guc-araclari
-Zengin, M. (2020). Afrika’da Dış Politika Algısı:
İran, Türkiye ve Çin’in Karşılaştırmalı Analizi. İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınları. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp
-Aras, B. (2017). İran Dış Politikası: Devrim Sonrası
Dönüşüm ve Bölgesel Aktörlük. Uluslararası İlişkiler Dergisi, 14(56),
23-45. https://dergipark.org.tr/tr/pub/uluslararasiiliskiler/issue/35345/400395
-Bayram, F. (2020). İran’ın Afrika Politikası ve
Bölgesel Stratejik Yaklaşımları. Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları
Dergisi, 8(1), 89-108. https://dergipark.org.tr/tr/pub/seyar/issue/53568/707839
-Çelik, A., & Yılmaz, E. (2019). Ambargo
Koşullarında İran’ın Dış Politikası ve Alternatif İlişkiler: Afrika Örneği. Avrasya
İncelemeleri Dergisi, 14(2), 157-180. https://dergipark.org.tr/tr/pub/avrasya/issue/47939/601947
-Demir, O. (2021). Yumuşak Güç Stratejileri Bağlamında
İran’ın Afrika Kıtasıyla İlişkileri. Uluslararası Güvenlik ve Terörizm
Dergisi, 12(3), 52-70. https://dergipark.org.tr/tr/pub/igut/issue/63159/899576
-Kaya, M. (2018). İran’ın Stratejik Derinliği ve Dış
Politika Paradigması. Journal of Turkish International Relations, 9(1),
33-50.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/tuad/issue/34971/438695
Yıldırım, S. (2020). Afrika’da İran: Jeopolitik ve
Ekonomik İşbirliği İmkanları. Afrika Araştırmaları Dergisi, 6(1), 75-94.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/afrika/issue/52581/698031
-Zeynalov, R. (2019). Kıtalararası Dış Politika:
İran’ın Afrika Stratejisi Üzerine Bir Değerlendirme. Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Dergisi, 15(4), 112-130. https://dergipark.org.tr/tr/pub/usad/issue/44021/554397
-Al-Ṭurābī, H. (2013). Sudan and Iran: A Journey of
Rapprochement and the Current Arab Scene. Siyasat Arabiyya. https://siyasatarabiya.dohainstitute.org/en/issue001/Pages/art05.aspx Reuters+4siyasatarabiya.dohainstitute.org+4dohainstitute.org+4
-Critical Threats Project. (2008). Sudan–Iran
Foreign Relations. Critical Threats. https://www.criticalthreats.org/analysis/sudan-iran-foreign-relations Critical Threats
-Habtoor Research Center. (2024). Iranian Influence
in Sudan: Balancing Drone Diplomacy and Conflict Pressures. Habtoor
Research. https://www.habtoorresearch.com/programmes/iranian-influence-in-sudan/ Al Habtoor Research Centre+1Vikipedi+1
-Lob, E. (2024). Iran’s intervention in Sudan’s
civil war advances its geopolitical goals—but not without risks. The
Conversation.
https://news.fiu.edu/2024/irans-intervention-in-sudans-civil-war‑advances‑its‑geopolitical‑goals‑but‑not‑without‑risks Reuters+2news.fiu.edu+2Vikipedi+2
-Middle East Monitor. (2025, February 18). Sudan,
Iran agree to boost ties in trade, diplomacy, reconstruction. Middle East
Monitor. https://www.middleeastmonitor.com/20250218‑sudan‑iran‑agree‑to‑boost‑ties‑in‑trade‑diplomacy‑reconstruction/ apnews.com+3middleeastmonitor.com+3anews.com.tr+3
-Reuters. (2024, April 10). Are Iranian drones
turning the tide of Sudan’s civil war? Reuters. https://www.reuters.com/world/middle-east/are-iranian‑drones‑turning‑tide‑sudans‑civil‑war‑2024‑04‑10/ Reuters
-Sudan Tribune. (2025, March 18). Sudan prioritizes
agriculture, livestock, mining in economic ties with Iran. Sudan Tribune.
https://sudantribune.com/article298755/ sudantribune.com
-Wikipedia. (2025). Iran–Sudan relations. In Wikipedia.
https://en.wikipedia.org/wiki/Iran–Sudan_relations Al Habtoor Research Centre+2Vikipedi+2bic-rhr.com+2
-Wikipedia. (2025). Iranian intervention in Sudan
(2023–present). In Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/Iranian_intervention_in_Sudan_%282023%E2%80%93present%29 Vikipedi
Yorumlar
Yorum Gönder