7 Mart 2025 Yazısı

BRICS-Dolar Rekabetinin Siyasi Yönü 

Bu makale, BRICS ülkeleri ile Amerikan Doları arasındaki rekabetin çok yönlü dinamiklerini incelemektedir. BRICS ülkelerinin ekonomik yükselişi ve küresel finans sistemindeki artan etkileri, doların hegemonyasına karşı bir meydan okuma olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, BRICS ülkelerinin ekonomik ve siyasi işbirliği stratejilerini, doların tarihsel arka planını ve bu rekabetin jeopolitik sonuçlarını analiz etmektedir. Makale, BRICS'in alternatif para birimi arayışlarını, finansal sistemlere müdahalelerini ve bu rekabetin gelecekteki olası etkilerini değerlendirerek, küresel ekonomik düzenin dönüşümüne dair kapsamlı bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır.

 

BRICS ve Küresel Ekonomik Düzenin Değişen Dinamikleri

BRICS ülkelerinin ekonomik gücü, küresel ekonominin önemli bir parçası haline gelmiş ve bu ülkeler, dünya çapında üretim, ticaret ve finans alanlarında büyük bir etki yaratmaya başlamıştır. BRICS, yalnızca gelişmekte olan ülkelerden oluşan bir grup olmanın ötesinde, küresel ekonomideki hegemonyayı sorgulayan bir yapıyı temsil etmektedir. Bu ülkeler, dünya ekonomisinin temel taşlarından olan üretim süreçlerinde önemli bir rol oynamakta, ayrıca dünya ticaretinde etkili aktörler haline gelmektedir. Çin, Hindistan ve Brezilya, sanayi üretimi ve tarım gibi alanlarda büyük kapasitelere sahipken, Rusya ve Güney Afrika doğal kaynaklar açısından küresel ekonomide büyük bir paya sahiptir. Çin, özellikle son on yılda, hem üretim hem de tüketim alanında dev bir pazar oluşturmuş, üretim teknolojileri ve dijital ekonomi gibi alanlarda da küresel lider konumuna gelmiştir. Hindistan ise, yazılım ve hizmet sektörlerinde güçlü bir yükseliş göstererek küresel ekonomiye büyük katkılar sağlamaktadır. Ayrıca, Hindistan’ın demografik yapısı, hızla büyüyen genç nüfusu ve dijital dönüşümü sayesinde ekonomik etkisi artmaktadır.Brezilya ve Güney Afrika, doğal kaynaklar, tarım ve enerji üretimi açısından önemli avantajlara sahip olup, dünya çapındaki tedarik zincirlerinde kritik roller oynamaktadır. Bu ülkelerin sahip olduğu doğal kaynaklar, küresel ekonomik ilişkilerde kilit faktörlerden biridir. BRICS ülkelerinin ekonomik güçleri arttıkça, yalnızca kendi iç ticaretlerini artırmakla kalmamış, aynı zamanda dünya çapında birçok uluslararası projeye de imza atmışlardır. Bu ülkeler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi küresel ekonomik yapıları sorgularken, kendi işbirliklerini daha da derinleştirerek bir alternatif küresel ekonomi yaratma yolunda adımlar atmaktadır. Özellikle, Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” (Belt and Road Initiative) gibi büyük altyapı projeleri, BRICS ülkelerinin küresel ticaret sistemindeki rolünü artırmakta ve bu ülkelerin ekonomik bağlarını daha da kuvvetlendirmektedir.BRICS ülkeleri, ekonomik güçlerini birleştirerek dünya ekonomisinde daha fazla söz sahibi olmayı hedeflerken, diğer gelişmekte olan ülkelerle de işbirliğini artırmakta ve bu şekilde küresel gücün merkezine doğru bir kayış yaratmaktadırlar. Ancak bu, aynı zamanda gelişmiş ülkelerle olan ekonomik bağların yeniden şekillenmesine yol açmaktadır. ABD ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş ülkeler, BRICS’in güç kazandıkça küresel ekonomik sistemdeki yerlerinin tehlikeye girdiğini görmekte ve buna karşı çeşitli stratejiler geliştirmeye çalışmaktadırlar. Örneğin, Çin ve Hindistan gibi BRICS ülkeleri, gelişmiş ülkelerle olan ticaret anlaşmalarında daha fazla yerli para birimlerinin kullanılmasını önererek doların egemenliğini sorgulamaya başlamışlardır. Bu gelişmeler, küresel ekonomik düzenin değişimi açısından önemli bir işaret olarak değerlendirilmektedir.Amerikan Doları’nın küresel rezerv para birimi olarak sahip olduğu egemenlik, sadece ticaretin finansmanında değil, aynı zamanda dünya genelindeki finansal istikrarı sağlamada da önemli bir rol oynamaktadır. Dolar, uluslararası ticarette ödemeler aracı olarak, ayrıca merkez bankalarının döviz rezervlerini oluşturan birincil para birimi olarak geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bunun yanında, ABD ekonomisinin gücü ve dünyanın en büyük ekonomik aktörlerinden biri olması, doların küresel ticaretteki etkisini pekiştirmiştir. Doların sağlam temelleri ve küresel likidite sağlayan yapısı, onu dünya finansal sisteminin bel kemiği kılmaktadır. Ancak son yıllarda, BRICS ülkeleri bu dolar egemenliğine karşı alternatif çözümler aramaya başlamış ve küresel ticaretin dolar dışı alternatiflerle yapılabileceği üzerine tartışmalar başlamıştır.Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkeler, ticaretlerinde dolar yerine kendi para birimlerini kullanma eğilimindedir. Özellikle Çin’in yuan’ını küresel ticarette daha fazla kullanılabilir bir para birimi haline getirme çabaları dikkat çekicidir. Çin, yuan’ın uluslararası kullanımını artırmak amacıyla birçok ülkede ticaret anlaşmaları yapmış ve yuan ile işlem yapmayı teşvik etmiştir. Bu durum, doların küresel finansal sistemdeki hakimiyetinin azalmasına yönelik bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Aynı zamanda, BRICS ülkeleri, ortak para birimi oluşturma fikrini gündeme getirmiştir. Bu fikir, doların egemenliğine karşı bir alternatif olarak, BRICS ülkelerinin daha bağımsız bir finansal sistem kurma çabalarını yansıtmaktadır. Bu tür bir ortak para biriminin oluşturulması, küresel ekonomik düzenin çok kutuplu bir yapıya bürünmesini sağlayabilir. Ancak, bu tür bir sistemin uygulanabilmesi için, BRICS ülkelerinin ekonomik uyumunun sağlanması, finansal piyasalarda güven oluşturulması ve yeni bir ödeme altyapısının kurulması gerekecektir.BRICS ülkelerinin alternatif bir finansal sistem oluşturma çabaları, küresel düzeyde doların yerine geçebilecek bir yapının ortaya çıkmasına yönelik adımların atılmasına sebep olabilir. Ancak bu geçiş süreci karmaşık ve uzun vadeli bir değişim gerektirebilir. Doların küresel sistemdeki egemenliğini tamamen kaybetmesi, dünya çapında çok sayıda ekonomik aktörün, özellikle gelişmiş ülkelerin, stratejik olarak yeniden yapılanmalarını gerektirebilir. BRICS ülkelerinin, doların yerine kendi para birimlerini ve alternatif finansal sistemleri önermeleri, dünya finansal sisteminin daha esnek, daha demokratik ve daha çok kutuplu bir hale gelmesine olanak sağlayabilir. Bununla birlikte, bu tür bir dönüşümün mali ve politik zorlukları göz önüne alındığında, doların uluslararası alandaki güçlü pozisyonunun kısa vadede kaybolması pek olası görünmemektedir.BRICS ülkelerinin ekonomik büyüklüğü ve küresel ekonomik düzende gittikçe artan etkisi, dünya çapında finansal sistemin yeniden şekillenmesine yol açabilir. Özellikle Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler, küresel ticarette daha fazla yerli para birimlerini kullanma yoluna giderken, bu ülkelerin birbirleriyle olan ticaretlerini artırmaları, küresel ekonomik dengeleri değiştirebilir. Ancak, bu süreçlerin tüm dünyada benzer bir şekilde yaygınlaşması, küresel finansal sistemde büyük bir dönüşüm gerektirir. Bu dönüşüm, uzun vadeli bir süreç olacağı için, doların küresel rezerv para birimi olarak önemi bir süre daha devam edebilir. Yine de, BRICS’in gücü arttıkça, çok kutuplu bir dünya ekonomik düzeninin temelleri atılabilir ve bu, Amerikan Doları’nın küresel finansal sistemdeki rolünü tartışmaya açabilir.

 

Dolar Hegemonyasının Tarihsel Arka Planı

Bretton Woods Sistemi, 1944 yılında, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, savaşın yol açtığı küresel ekonomik çöküşün ardından dünya ekonomisinin yeniden yapılandırılmasını sağlamak amacıyla kuruldu. Bu tarihi toplantı, savaş sonrası dönemde ekonomiler arası işbirliğini pekiştirmek ve uluslararası ticaretin yeniden başlamasını sağlamak amacıyla 44 ülkenin katılımıyla gerçekleştirildi. Bretton Woods Konferansı'nda alınan en önemli karar, dünya ticaretinin ve finansal sistemin düzenlenmesinde Amerikan dolarının merkezi bir rol oynamasıydı. ABD, savaş sonrası dönemin en güçlü ekonomisi olarak, doları dünya para sisteminin temeli haline getirecek güce sahipti. Bu sistemde, Amerikan doları altınla sabitlenmişti ve diğer ülkeler de kendi paralarını dolar üzerinden sabitleyerek, uluslararası ticaretin büyük bir kısmını dolarla yapmaya başladılar. Bu durum, Amerikan dolarını rezerv para olarak dünyadaki en dominant para birimi haline getirdi.Bretton Woods’un sağladığı düzen, 1971 yılına kadar sürdü. Bu tarihte ABD, doların altına dönüşümünü sonlandırarak, doların sabit altın paritesini terk etti. Ancak bu, doların dünya ticaretindeki rolünü etkilemedi. 1970’lerin başındaki bu değişiklik, sistemin daha esnek bir yapıya dönüşmesini sağlasa da, dolar hala uluslararası rezerv para olarak merkezi bir rol oynamaya devam etti. Bu durum, ABD’nin savaş sonrası dönemdeki ekonomik büyüklüğü ve finansal gücü sayesinde mümkün oldu. 1944’te kurulan Bretton Woods Sistemi ile belirlenen bu denge, ABD'nin güçlü askeri ve ekonomik yapısının etkisiyle, doların dünya ekonomisinde hegemonik bir konum kazanmasına olanak tanıdı. Dolar, sadece ABD'nin ekonomik büyüklüğünden dolayı değil, aynı zamanda Amerikan hükümetinin küresel ekonomi üzerindeki denetimi ve etkisi sayesinde en güvenilir ve en güçlü para birimi olarak kabul edilmeye başlandı.Doların uluslararası ticaretteki rolü, esasen Amerikan ekonomisinin gücüne dayalı bir yapıyı oluşturuyordu. Dolar, sadece ABD içindeki ticaretin değil, dünya çapındaki çoğu ticaretin de temel aracı haline geldi. Büyük uluslararası ticaret anlaşmaları, petrol gibi stratejik ürünlerin alım satımı, büyük devlet borçlanma işlemleri ve ticaret sözleşmeleri çoğunlukla dolar üzerinden yapılmaya başlandı. Örneğin, petrol ticaretinde "petrol doları" kavramı, doların bu alandaki hakimiyetini anlatan bir terim haline geldi. Petrol üreticisi ülkeler, petrol satışlarını dolar cinsinden yapmaya başladılar ve bu durum, doların dünya çapında yaygınlaşmasını daha da pekiştirdi. Bu strateji, özellikle OPEC ülkelerinin bu politikayı benimsemesiyle hız kazandı. Doların küresel ticaretteki bu merkezi rolü, aynı zamanda diğer ülkelerin finansal işlemlerini de doğrudan etkiledi. Uluslararası ticarette kullanılan diğer para birimlerine kıyasla, dolar her zaman daha fazla güvence sağlayan, daha düşük risk taşıyan ve daha istikrarlı bir para birimi olarak görüldü.Amerikan dolarının hegemonik konumu, dünya çapındaki merkez bankalarının rezervlerinde büyük ölçüde dolara yer ayırmalarına yol açtı. Dolar, yalnızca ticaretin bir aracı olmakla kalmadı, aynı zamanda ülkelerin döviz rezervlerinin de temel unsuru haline geldi. Birçok ülke, ekonomik istikrarlarını sağlamak için rezervlerinde dolar tutmayı tercih etti. Bu durum, ABD’nin dünya ekonomisindeki denetim gücünü artırarak, finansal sistemin küresel çapta dolar temelli işlemesine zemin hazırladı. Dolar, global piyasalarda en fazla işlem gören para birimi olarak kalmaya devam etti. Ayrıca, uluslararası borçlanma ve devlet tahvilleri genellikle dolar üzerinden gerçekleştirilmiş, bu da doların global ekonomik gücünü sağlamlaştırmıştır. ABD, küresel ticaretin bu yapısı sayesinde büyük borçlanma avantajları elde etti. Doların dünya ekonomisindeki hakimiyeti, ABD’nin dış borçlarını finanse etmesini kolaylaştırdı ve uluslararası ticaretin dolara bağımlılığını artırarak, dünya ekonomik gücünün büyük bir kısmının Amerika’da toplanmasına neden oldu.Doların dünya ticaretindeki hâkimiyeti, aynı zamanda finansal piyasalarda da büyük bir etkiye sahipti. Yatırımcılar ve ticaret yapan ülkeler, daha güvenli ve daha likit bir finansal ortam arayışındaydılar. Doların dünya çapında bu kadar güçlü bir şekilde işlem görmesi, Amerikan finansal piyasalarının global ekonomiye hâkim olmasına olanak tanıdı. Bu durum, sadece ticaretle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda küresel finansal piyasaların Amerikan ekonomik politikasına ve doların değerine bağlı olmasına yol açtı. Bu da dünya ekonomisi üzerinde dolaylı bir Amerikan etkisi yarattı. ABD’nin finansal istikrarı, doları kullanan diğer ülkeler için de büyük bir güvence haline geldi. Ancak bu durum, aynı zamanda bazı riskleri de beraberinde getirdi. Doların global finansal sistemdeki dominantlığı, diğer ülkelerin ABD’nin ekonomik politikalarına bağımlı kalmalarına neden oldu. Bu da, özellikle gelişmekte olan ekonomiler için ekonomik dalgalanmalara karşı savunmasızlık anlamına geliyordu.Bütün bu süreç, ABD'nin küresel ekonomik, finansal ve askeri gücünün birleşimiyle doların hegemonyasını pekiştirdi. Doların bu hegemonik rolü, dünyanın dört bir yanındaki ülkelere büyük ekonomik faydalar sağlasa da, aynı zamanda küresel ekonomik denetimin büyük ölçüde ABD'nin elinde toplanmasına neden oldu. Alternatif bir rezerv para birimi önerileri zaman zaman dile getirilse de, doların küresel ticaret ve finansal sistemdeki hakimiyeti, 21. yüzyılda da devam etti. Bu durum, diğer büyük ekonomilerin ve ticaret ortaklarının doların egemenliğini sorgulamaya başlamalarına yol açsa da, alternatif bir küresel rezerv para birimi oluşturmak için gereken yapısal değişiklikler, hala gerçekleşebilmiş değildir. Doların dünya ticaretindeki rolü, onun sadece bir para birimi olmanın ötesinde, küresel ekonomik düzenin temellerini şekillendiren bir unsur olarak kalmasını sağlamıştır.

 

BRICS Ülkelerinin Ekonomik ve Siyasi İşbirliği

BRICS ülkeleri, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan bir grup olup, küresel ekonomik ve siyasi yapıda giderek daha fazla yer edinmektedir. Bu ülkeler, gelişmekte olan ekonomiler olarak global ölçekte önemli bir etki alanına sahip olup, ticaret, yatırım ve finans gibi alanlarda birbirleriyle sıkı işbirlikleri yapmaktadır. BRICS ülkelerinin ekonomik işbirliği, sadece bu ülkeler arasındaki ticaretin arttırılmasına yönelik adımları değil, aynı zamanda global finansal sistemdeki güç dengesinin değiştirilmesine de odaklanmaktadır. BRICS'in kuruluşu, gelişmiş ülkelerin ekonomik düzeninin sorgulanmasını ve küresel gücün daha dengeli bir şekilde dağıtılmasını amaçlayan bir adım olarak görülmektedir.BRICS ülkelerinin ekonomik ortaklıkları, ticaret, yatırım ve finansal işbirliği gibi çeşitli alanlarda şekillenmektedir. Bu ülkeler, birbirlerinin pazarlarına açılma ve karşılıklı ticaret yapma fırsatlarını değerlendirerek ekonomilerini çeşitlendirmeyi amaçlamaktadır. Çin, Hindistan ve Brezilya gibi büyük pazarlar, bu ülkelere yönelik yatırım ve dış ticaret ilişkilerini teşvik etmektedir. BRICS ülkeleri, aynı zamanda enerji ve altyapı projelerinde de işbirliği yaparak ortak çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Bu işbirliği, BRICS ülkelerinin ekonomik büyümesini desteklerken, dünya çapında daha geniş bir pazarın oluşturulmasına da zemin hazırlamaktadır. Özellikle Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomiler, BRICS’in ekonomik dinamizmini yönlendiren başlıca faktörlerdir.BRICS’in finansal işbirliği, özellikle gelişmekte olan ülkeler için büyük bir fırsat sunmaktadır. Bu ülkeler, Dünya Bankası ve IMF gibi küresel finansal kurumların egemenliğine karşı alternatif bir finansal yapı oluşturmak amacıyla Yeni Kalkınma Bankası (NDB) ve BRICS Para Fonu (CRA) gibi kurumları kurmuşlardır. Yeni Kalkınma Bankası, BRICS ülkelerinin altyapı projeleri için finansman sağlamak amacıyla kurulmuş ve gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasına katkıda bulunmayı hedeflemiştir. Bu banka, özellikle BRICS ülkelerinin alt yapı ihtiyaçlarına yönelik projelerde, düşük faizli krediler sunarak küresel maliyetleri düşürmeyi ve kalkınmayı hızlandırmayı amaçlamaktadır. BRICS Para Fonu ise, ülkeler arasındaki finansal istikrarsızlıkları önlemek ve döviz kuru dalgalanmalarına karşı dayanıklılığı artırmak amacıyla oluşturulmuştur.Çin, BRICS ülkeleri arasında ekonomik gücü en yüksek olan ülke olarak öne çıkmaktadır. Çin'in dünya ekonomisindeki yeri, son yıllarda giderek daha merkezi hale gelmiştir. Çin’in küresel ticaretin önemli bir aktörü olmasının yanı sıra, üretim ve teknoloji alanlarında da dünya çapında rekabetçi bir avantajı bulunmaktadır. Çin, BRICS ülkelerinin ekonomik işbirliğini desteklemek adına, bu ülkelerle ticaret ilişkilerini derinleştirirken, aynı zamanda Asya-Pasifik bölgesindeki ekonomik stratejilerini güçlendirmektedir. Çin’in büyük ticaret hacmi, sadece BRICS ülkelerinin ekonomilerini değil, aynı zamanda diğer gelişmekte olan ekonomileri de etkilemektedir. Bununla birlikte, Çin'in finansal gücü de küresel ölçekteki etkisini artıran bir başka faktördür. Çin'in para birimi yuan, son yıllarda uluslararası ticarette daha fazla kullanılmakta ve BRICS ülkeleri arasındaki ticaretin büyük bir kısmı yuan üzerinden yapılmaktadır. Bu, Çin'in küresel ekonomik ve finansal yapıda daha fazla yer edinmesini sağlamaktadır. Çin’in, BRICS ülkeleriyle olan işbirliğini derinleştirerek, bölgesel ekonomik liderliğini pekiştirmesi, aynı zamanda dünya çapındaki ekonomik dinamikleri de etkilemektedir.Çin’in küresel ekonomi üzerindeki etkisi, yalnızca ticaretle sınırlı kalmamaktadır. Çin'in, BRICS ülkelerinin ekonomik gelişimini desteklemek amacıyla başlattığı "Bir Kuşak Bir Yol" (Belt and Road Initiative) projesi, küresel ticaretin yeniden şekillenmesine neden olmaktadır. Bu proje, Asya, Avrupa ve Afrika’daki gelişmekte olan ülkelerde altyapı projeleri başlatmayı ve ticaret yollarını yeniden canlandırmayı amaçlamaktadır. Çin, bu projeyle hem kendi ekonomik büyüklüğünü pekiştirmeyi hem de BRICS ülkelerinin daha fazla ekonomik fırsat elde etmelerini sağlamayı hedeflemektedir. Bu strateji, Çin’in küresel ticaret ağını güçlendirirken, BRICS ülkeleri için de önemli ekonomik fırsatlar sunmaktadır.Çin’in bu ekonomik stratejileri, sadece finansal değil, aynı zamanda siyasi alanda da kendini göstermektedir. Çin, BRICS platformu aracılığıyla, gelişmekte olan ülkelerin siyasi ve ekonomik çıkarlarını savunmakta ve Batı merkezli küresel düzeni sorgulayan bir tutum sergilemektedir. Çin, özellikle ABD’nin ekonomik ve politik hegemonyasına karşı, gelişmekte olan ülkelerin birleşmesini teşvik etmekte ve bu ülkelerin küresel işbirliğini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Çin, BRICS ülkeleriyle gerçekleştirdiği siyasi ve ekonomik işbirliklerini derinleştirerek, uluslararası platformlarda daha fazla söz hakkına sahip olmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda, BRICS ülkelerinin ekonomik ve siyasi işbirliği, yalnızca bu ülkelerin iç çıkarlarıyla sınırlı kalmayıp, dünya çapında yeni bir güç odağının ortaya çıkmasını sağlamaktadır.

 

 

BRICS'in Dolar Karşısında Alternatif Para Birimi Arayışı

BRICS ülkeleri, yani Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, küresel ticaretin ve ekonomik gücün merkezini yeniden şekillendirme amacı güderek, doların egemenliğine karşı alternatif para birimleri geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu arayış, sadece ekonomik bağımsızlık sağlama amacı taşımakla kalmayıp, aynı zamanda küresel ekonomik düzende daha fazla söz sahibi olma stratejisini de içermektedir. BRICS ülkelerinin dolar karşısında alternatif bir para birimi arayışları, ABD’nin uyguladığı ekonomik yaptırımlar, doların hegemonik gücü ve uluslararası ticaretteki rolünün giderek daha fazla sorgulanmasıyla daha da belirginleşmiştir. Bu çabalar, ABD’nin dış politikası ve özellikle dünya ticaretindeki çıkarları doğrultusunda şekillenen ekonomik stratejileri ile doğrudan ilişkilidir. Doların küresel ticaretteki hâkimiyetine karşı bir alternatif geliştirme çabası, yalnızca ticaretin finansmanında değil, aynı zamanda rezerv para birimi olarak doların yerini alacak bir sistemin oluşturulması konusunda da önemli bir adımdır.BRICS ülkelerinin uluslararası ticarette yerel para birimlerinin kullanımı, doların baskın rolüne karşı doğrudan bir adım olarak öne çıkmaktadır. Çin'in Yuan'ı, Hindistan'ın Rupi’si ve Rusya'nın Rublesi, BRICS ülkeleri arasındaki ticaretin hızla artan bir bölümünde kullanılmaktadır. Bu uygulama, ticaretin daha bağımsız bir şekilde ve yerel para birimlerinde gerçekleşmesini sağlamayı hedeflemektedir. Özellikle Çin, Yuan’ı küresel ticarette daha fazla kullanılabilir hale getirmek için birçok diplomatik ve ticari adım atmaktadır. Çin'in liderliğindeki Pekin yönetimi, yuanın uluslararası ödeme aracı olarak kabul görmesi için birçok girişim başlatmış ve bu alanda bazı başarılar elde etmiştir. Rusya da, Batı'nın uyguladığı ekonomik yaptırımlar sonucu doların kullanımını azaltma ve yerel para birimlerinin daha yaygın kullanılmasına yönelik politikalar izlemektedir. Bu bağlamda, BRICS ülkelerinin döviz rezervlerini çeşitlendirmek, sadece ekonomik bağımsızlıklarını artırmakla kalmayıp, aynı zamanda küresel ticaretin geleceğinde daha etkili bir rol oynamalarını sağlayacaktır. Ancak, doların uluslararası ticaretin temel ödeme aracı olma konusundaki yaygın kabulü ve güvenilirliği, bu tür geçişlerin zorluklarını da beraberinde getirmektedir.BRICS'in alternatif para birimi arayışındaki en büyük zorluklardan biri, doların mevcut hâkimiyetini kırmanın kolay olmamasıdır. Dolar, dünyanın rezerv para birimi olmasının ötesinde, dünya çapında güvenli bir yatırım aracı olarak kabul edilmektedir. Uluslararası ticarette, enerji ticaretinde, özellikle petrol ve doğalgazın alım-satımında doların kullanımı hala çok yaygındır. Doların bu hâkimiyeti, doların dışındaki para birimlerinin benimsenmesini ve geçiş sürecini zorlaştırmaktadır. BRICS ülkelerinin yerel para birimlerini kullanarak bu baskın düzeni kırmaya çalışması, yalnızca bir ekonomik politika değil, aynı zamanda jeopolitik bir hedefi de içermektedir. BRICS ülkeleri, bu şekilde küresel finansal sistemde daha fazla söz sahibi olmayı ve Amerikan ekonomik gücüne karşı bir denge unsuru oluşturmayı amaçlamaktadır.BRICS ülkelerinin yeni ticaret mekanizmaları geliştirme çabaları, bu alternatife geçişin bir başka yönünü oluşturmaktadır. Bu ülkeler, doların egemenliğine karşı dayanışma göstererek, daha esnek ve bölgesel ticaret anlaşmaları yapmayı hedeflemektedir. Çin'in "Yeni İpek Yolu" gibi girişimleri, yalnızca ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda ticaretin daha bağımsız bir şekilde yapılabilmesini sağlamak amacıyla yerel para birimlerinin kullanımını teşvik etmektedir. Çin, aynı zamanda, kendi ödeme sistemini de geliştirmiştir. Çin Uluslararası Ödemeler Sistemi (CIPS), dolara bağımlılığı azaltmayı ve yuanın daha fazla uluslararası ticaret için kullanılabilirliğini artırmayı amaçlayan bir projedir. Bu sistem, ticaretin gerçekleştirilmesinde alternatif bir ödeme aracı olarak işlemektedir ve diğer BRICS ülkelerinin de benzer ödeme sistemlerine sahip olmalarını teşvik etmektedir.BRICS'in, küresel ticaretin dolar dışı bir mekanizmada ilerlemesini sağlamaya yönelik attığı adımlar, sadece ticaretin dönüşümünü değil, aynı zamanda uluslararası rezerv para biriminin yeniden şekillendirilmesini amaçlamaktadır. BRICS ülkeleri, küresel ticaretin ve finansal sistemin denetiminde daha fazla söz sahibi olmak için IMF ve Dünya Bankası gibi küresel finansal kuruluşların yapılarını değiştirmeyi ve bu sistemler üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmayı istemektedir. BRICS, kendi alternatif rezerv para birimlerini ve finansal yapısını oluşturmayı amaçlarken, aynı zamanda mevcut sistemin zayıf noktalarını ve dengesizliklerini de gözler önüne sermektedir. Bu çabalar, küresel ekonomi açısından önemli bir adım olabilir, çünkü bu tür bir dönüşüm, küresel güç dengelerinin yeniden şekillenmesine yol açacaktır.Ancak, doların hâkimiyetini sona erdirmek, uzun vadeli bir strateji gerektirir. BRICS ülkelerinin, doların küresel ekonomik sistemdeki sağlam temellerine karşı yeni bir düzen kurma çabaları zaman alacak ve geniş çaplı bir finansal ve diplomatik işbirliğini gerektirecektir. Bu geçiş süreci sırasında, doların yerini alacak alternatif bir sistemin güvenilirliği, şeffaflığı ve likiditesi önemli bir faktör olacaktır. BRICS'in bu hedeflere ulaşabilmesi için, hem bölgesel hem de küresel ekonomik güçlerin işbirliği yapması gerekecek, ancak bu adımlar, küresel ekonomik düzenin çok kutuplu bir yapıya doğru evrilmesine katkı sağlayabilir.

 

Doların Hegemonik Pozisyonuna Karşı Siyasi Stratejiler

Amerikan doları, II. Dünya Savaşı sonrası oluşturulan Bretton Woods sistemiyle küresel finansın merkezine yerleştirilmiş ve günümüze kadar en önemli rezerv para birimi olarak kalmıştır. ABD’nin küresel finansal sistemdeki bu hakimiyeti, onun ekonomik ve siyasi gücünü pekiştirmiş, uluslararası ticareti yönlendirme ve yaptırımlarla rakiplerine baskı kurma yeteneğini artırmıştır. Ancak, bu tek kutuplu finansal sistemin doğurduğu ekonomik bağımlılık, özellikle ABD’nin rakip gördüğü ülkeler açısından bir tehdit olarak algılanmaktadır. Küresel ekonomide çok kutuplu bir yapıya geçişin hızlanmasıyla birlikte, özellikle BRICS ülkeleri bu finansal bağımlılığı kırmak ve doların hegemonyasını zayıflatmak için çeşitli stratejiler geliştirmektedir.BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), ekonomik kalkınmalarını sürdürmek ve ABD’nin ekonomik yaptırımlarına karşı kendilerini korumak adına, alternatif finansal mekanizmalar oluşturmayı amaçlayan iş birlikleri geliştirmiştir. Rusya ve Çin, özellikle ABD’nin SWIFT gibi uluslararası ödeme sistemlerindeki kontrolüne karşı kendi alternatiflerini oluşturma sürecine girmiştir. Çin’in Uluslararası Bankalararası Ödeme Sistemi (CIPS) ve Rusya’nın Finansal Mesajlaşma Sistemi (SPFS), dolar bağımlılığını azaltmak için geliştirilen stratejik hamleler arasında yer almaktadır. Bu sistemlerin geliştirilmesi, BRICS ülkelerinin birbirleriyle olan ticaretinde ve diğer gelişmekte olan ülkelerle ilişkilerinde dolar yerine yerel para birimlerinin kullanımını teşvik etmektedir. Özellikle Çin’in, Afrika ve Asya’daki altyapı projelerini finanse ederken yuan kullanımını teşvik etmesi, bu stratejinin bir parçası olarak değerlendirilebilir.Doların küresel finans sistemindeki hegemonyasını sarsmaya yönelik bir diğer önemli adım ise BRICS Kalkınma Bankası’nın (NDB) kurulması olmuştur. 2015 yılında faaliyete geçen bu banka, Batı merkezli Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’na (IMF) bir alternatif olarak görülmektedir. BRICS ülkeleri, gelişmekte olan ekonomilere Batı’nın finansal kurumları yerine NDB aracılığıyla kredi sağlamayı hedeflemektedir. Böylece, gelişmekte olan ülkelerin dolar bağımlılığı azaltılmakta ve ABD’nin ekonomik yaptırımlarına karşı daha dirençli hale gelmeleri sağlanmaktadır. Özellikle Batı’nın ekonomik baskılarına maruz kalan ülkeler için BRICS Kalkınma Bankası’nın sunduğu finansal destek, ABD’nin küresel ekonomik kontrolünü aşındıran bir unsur olarak öne çıkmaktadır.Bu ekonomik stratejilerin siyasi sonuçları da dikkate değerdir. ABD’nin dolar hegemonyasını bir baskı aracı olarak kullanması, BRICS ülkelerinin politikalarını doğrudan etkilemektedir. Örneğin, ABD’nin Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları, Moskova’yı Çin ile daha yakın iş birliği yapmaya itmiş ve iki ülke arasında yeni ticari anlaşmaların yapılmasına zemin hazırlamıştır. Aynı şekilde, İran gibi Batı’nın ekonomik yaptırımlarına maruz kalan ülkeler de BRICS ülkeleriyle ticari ve finansal ilişkilerini artırarak dolar dışındaki mekanizmalara yönelmektedir. Küresel ticarette doların yerine yerel para birimlerinin kullanımı, bu ülkeler açısından bağımsız hareket etme kabiliyetini artırırken, ABD’nin küresel nüfuzunu zayıflatmaktadır.Ekonomik ve siyasi stratejilerin yanı sıra, askeri ve güvenlik alanında da doların hegemonyasına karşı dolaylı etkiler ortaya çıkmaktadır. ABD, ekonomik üstünlüğünü koruyabilmek adına askeri gücünü de bir araç olarak kullanmaktadır. Örneğin, Çin’in ekonomik yükselişi ve dolar hegemonyasına karşı yürüttüğü stratejiler, Güney Çin Denizi’ndeki askeri gerilimleri artırmış ve ABD’nin bölgede daha aktif bir rol üstlenmesine neden olmuştur. Aynı şekilde, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonları sonrası Batı’nın uyguladığı ekonomik yaptırımlar, Moskova’yı alternatif ekonomik ve askeri ittifaklar kurmaya itmiştir. BRICS ülkelerinin ekonomik bağımsızlık kazanma çabaları, küresel ölçekte yeni bir jeopolitik denge oluşmasına yol açarken, ABD’nin askeri müdahale stratejilerini de şekillendirmektedir.

 

BRICS'in Finansal Sistemlere Müdahalesi

BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), küresel ekonomik sistemde daha bağımsız hareket edebilmek ve Batı merkezli finansal düzenin etkisini kırmak amacıyla önemli girişimlerde bulunmaktadır. Geleneksel olarak küresel finansal sistem, ABD dolarının hâkim olduğu bir yapı üzerine inşa edilmiştir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi Batılı finans kurumları, gelişmekte olan ülkelere yönelik kredi mekanizmalarında belirleyici bir rol oynamakta ve ekonomik kriz durumlarında belirli siyasi ve ekonomik reformları şart koşarak kredi vermektedir. BRICS ülkeleri ise bu finansal düzene alternatif oluşturmak ve gelişmekte olan ülkelerin daha adil ve bağımsız finansmana erişimini sağlamak amacıyla kendi finansal kuruluşlarını kurmuştur. Bu çabalar, küresel ekonomik sistemin daha çok kutuplu bir yapıya dönüşmesine katkı sağlamaktadır.BRICS Kalkınma Bankası (New Development Bank - NDB), bu doğrultuda kurulan en önemli finansal kuruluşlardan biridir. 2015 yılında faaliyetlerine başlayan banka, BRICS ülkelerinin altyapı yatırımlarını ve sürdürülebilir kalkınma projelerini finanse etmek amacıyla oluşturulmuştur. Dünya Bankası ve IMF gibi geleneksel finans kuruluşlarının aksine, NDB, kredi verirken siyasi koşullar öne sürmemekte ve üye ülkelerin egemenliğine saygı gösteren bir finansman modeli benimsemektedir. Bu durum, özellikle Batılı finans kuruluşlarının sıkı kredi koşullarına bağlı kalmak istemeyen gelişmekte olan ülkeler için cazip bir alternatif sunmaktadır.NDB’nin en dikkat çeken özelliklerinden biri, dolar bağımlılığını azaltma çabalarıdır. Geleneksel uluslararası finans sisteminde krediler genellikle ABD doları üzerinden verilirken, NDB, üye ülkelerin yerel para birimleri üzerinden kredi vermeye odaklanmaktadır. Örneğin, Brezilya reali, Rus rublesi, Hindistan rupisi ve Çin yuanı gibi para birimleriyle sağlanan krediler, ülkelerin dolar rezervlerine olan bağımlılığını azaltmakta ve döviz kuru dalgalanmalarının olumsuz etkilerini sınırlamaktadır. Bu model, BRICS ülkelerinin ekonomik istikrarını güçlendirmenin yanı sıra, doların küresel rezerv para birimi olarak hâkimiyetine de meydan okumaktadır.Benzer şekilde, Çin öncülüğünde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası (Asian Infrastructure Investment Bank - AIIB), özellikle Asya-Pasifik bölgesinde altyapı projelerine finansman sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. 2016 yılında resmen faaliyete geçen AIIB, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası gibi Batı merkezli finansal kuruluşlara alternatif olarak konumlandırılmıştır. Bankanın temel amacı, Asya ülkelerinin altyapı yatırımlarını destekleyerek ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlamaktır. AIIB’nin en büyük sermaye sağlayıcısı Çin’dir ve banka, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (Belt and Road Initiative - BRI) ile doğrudan bağlantılı bir finansal mekanizma olarak işlev görmektedir.AIIB’nin finansal stratejisi, yalnızca Asya ülkeleriyle sınırlı kalmayıp küresel ölçekte etkisini artırmayı da hedeflemektedir. Banka, Avrasya, Afrika ve Latin Amerika’daki çeşitli altyapı projelerini finanse ederek, Çin’in küresel ekonomik nüfuzunu artırmasına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda, AIIB’nin kredi politikaları, Batılı kuruluşların aksine, üye ülkelerin iç politikalarına müdahale etmeme ilkesine dayanmaktadır. Bu durum, özellikle Batı’nın mali denetim mekanizmalarından bağımsız hareket etmek isteyen ülkeler için AIIB’yi cazip bir finans kaynağı hâline getirmektedir.BRICS ülkelerinin finansal bağımsızlıklarını güçlendirmek amacıyla üzerinde durdukları bir diğer önemli konu, doların küresel ticaretteki hâkimiyetini azaltmaya yönelik alternatif finansal sistemler geliştirmektir.BRICS ülkeleri arasında yerel para birimleriyle ticaretin artırılması, dolar bağımlılığını azaltma stratejisinin temel bileşenlerinden biridir. Özellikle Çin ve Rusya, enerji ticaretinde dolardan bağımsız mekanizmalar oluşturma konusunda önemli adımlar atmaktadır. Örneğin, Rusya ile Çin arasındaki doğal gaz ve petrol ticaretinde yuan ve ruble kullanımı giderek artmaktadır.Bununla birlikte, BRICS ülkeleri kendi uluslararası ödeme sistemlerini geliştirmek için de girişimlerde bulunmaktadır. ABD’nin finansal yaptırımları ve SWIFT gibi Batı merkezli ödeme sistemlerine olan bağımlılık, özellikle Rusya ve Çin’i alternatif sistemler geliştirmeye yöneltmiştir. Rusya, Batı’nın yaptırımları nedeniyle SWIFT sisteminden çıkarılmasının ardından, kendi uluslararası ödeme sistemi olan SPFS’yi geliştirmiştir. Çin ise, CIPS (Cross-Border Interbank Payment System) adlı sistemini yaygınlaştırarak küresel ticarette dolara olan bağımlılığı azaltmayı hedeflemektedir.Ayrıca, BRICS ülkeleri arasında ortak bir dijital para birimi geliştirilmesi de gündeme gelmiştir. Dijital finansal teknolojilerin hızla geliştiği günümüzde, BRICS ülkeleri, uluslararası ödemelerde doların yerine geçebilecek bir dijital rezerv para birimi oluşturma fikri üzerinde çalışmaktadır. Bu kapsamda, merkez bankası dijital paraları (CBDC) üzerine yapılan araştırmalar, BRICS ülkelerinin finansal bağımsızlıklarını artırma hedefinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

 

Jeopolitik Rekabet ve Güç Dengeleri

Jeopolitik rekabet, küresel güçlerin ekonomik, siyasi ve askeri alanlardaki nüfuz mücadeleleriyle şekillenmektedir. Soğuk Savaş sonrası ABD’nin tek kutuplu dünya düzenindeki hâkimiyeti, özellikle 2000’lerden itibaren BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkelerinin yükselişiyle ciddi şekilde sorgulanmaya başlamıştır. Küresel ekonomik ve siyasi dengelerin yeniden şekillenmesine neden olan bu durum, ABD ile BRICS ülkeleri arasında zaman zaman doğrudan, bazen de dolaylı gerilimlere yol açmaktadır. BRICS ülkeleri, ekonomik büyüklükleri, doğal kaynakları, demografik avantajları ve bağımsız politikaları sayesinde ABD merkezli dünya düzenine alternatif oluşturma potansiyeline sahip aktörler olarak öne çıkmaktadır.Özellikle Çin ve Rusya, BRICS içindeki en güçlü iki aktör olarak, ABD ile en keskin jeopolitik rekabeti yaşayan ülkelerdir. Çin, son 30 yılda küresel üretim ve ticaretin merkezi hâline gelerek ABD ekonomisine ciddi bir rakip hâline gelmiştir. Washington, Çin’in "Kuşak ve Yol Girişimi" gibi projeleri aracılığıyla dünya genelinde artan etkisini, kendi ekonomik ve siyasi nüfuzuna bir tehdit olarak görmektedir. Çin'in Güneydoğu Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki yatırımları ve ikili ticaret anlaşmaları, ABD’nin ekonomik çıkarlarını doğrudan etkileyen bir faktördür. Öte yandan Rusya, Batı’nın yaptırımları ve NATO’nun genişleme politikalarına karşı sert bir dış politika benimsemekte ve ABD ile jeopolitik açıdan birçok cephede karşı karşıya gelmektedir. Ukrayna savaşı, ABD ile Rusya arasındaki gerilimi zirveye taşımış ve Rusya’yı Batı’dan ekonomik ve siyasi olarak daha da uzaklaştırarak BRICS içindeki iş birliğini güçlendirmiştir.Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika ise BRICS içinde görece daha dengeli bir pozisyon benimsemektedir. Hindistan, geleneksel olarak ABD ile ekonomik ve stratejik ilişkilerini sürdürse de, özellikle enerji ve savunma alanlarında Rusya ile yakın iş birliği içindedir. Aynı zamanda, Çin ile tarihsel sınır anlaşmazlıklarına rağmen, BRICS çerçevesinde iş birliği yaparak küresel ekonomik sistemde Batı'ya alternatif mekanizmalar oluşturma girişimlerinde yer almaktadır. Brezilya ve Güney Afrika ise küresel güneyin temsilcileri olarak, Batı merkezli finansal ve ekonomik sisteme olan bağımlılıklarını azaltma ve kendi bölgesel etkilerini artırma politikaları gütmektedir.ABD ile BRICS arasındaki gerilimin en önemli boyutlarından biri, doların küresel finans sistemindeki hâkimiyetidir. ABD doları, 1944'teki Bretton Woods Anlaşması’ndan bu yana dünya ticaretinin ana rezerv para birimi olarak işlev görmektedir. Doların bu rolü, ABD’ye uluslararası finans sisteminde benzersiz bir avantaj sağlamaktadır. ABD, doların küresel rezerv para birimi olmasını kullanarak ekonomik yaptırımları bir silah olarak kullanmakta ve rakip gördüğü ülkelere karşı mali baskı uygulamaktadır. Rusya, Çin ve diğer BRICS ülkeleri, bu bağımlılığı azaltmak için kendi para birimleriyle ticareti teşvik etmeye çalışmaktadır. Özellikle Çin, dijital yuanı küresel finansal sistemde bir alternatif olarak sunarak, doların hâkimiyetini kırmaya yönelik önemli bir adım atmaktadır. Rusya da Ukrayna savaşının ardından Batı yaptırımları nedeniyle finansal sistemden büyük ölçüde dışlandığından, Çin ile yaptığı enerji ticaretinde yuan kullanımını artırmıştır.BRICS ülkeleri, 2014 yılında kurdukları Yeni Kalkınma Bankası (NDB) aracılığıyla, Batı’nın hâkim olduğu Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlara alternatif yaratmayı amaçlamaktadır. Bu banka, özellikle gelişmekte olan ülkelerin altyapı projelerine finansman sağlamayı hedeflemektedir. Ancak NDB’nin etkisi henüz IMF ve Dünya Bankası düzeyinde değildir. Bununla birlikte, BRICS ülkeleri kendi içlerinde bir ortak para birimi oluşturma fikrini de tartışmaktadır. Bu girişim, BRICS ülkelerinin uluslararası ticarette ABD dolarına olan bağımlılığını azaltmayı amaçlamaktadır. Ancak, BRICS ülkelerinin ekonomik ve mali politikaları arasındaki uyumsuzluklar, ortak bir para biriminin kısa vadede hayata geçirilmesini zorlaştırmaktadır.Doların yerine geçebilecek bir küresel para birimi oluşturulması, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik bir mesele olarak değerlendirilmektedir. ABD, doların küresel finans sistemindeki rolünü korumak için çeşitli ekonomik ve siyasi baskı mekanizmalarını devreye sokmaktadır. BRICS ülkelerinin, doların yerine geçebilecek bir para birimi oluşturma konusundaki başarısı, küresel ticaretin yönü, teknoloji yatırımları, finansal entegrasyon ve siyasi istikrar gibi birçok faktöre bağlıdır. Çin’in ekonomisinin büyüklüğü ve teknoloji alanındaki ilerlemeleri, BRICS içinde böyle bir para biriminin oluşturulması için en büyük fırsatlardan biri olarak görülmektedir. Ancak Hindistan’ın ABD ile yakın ekonomik ilişkileri, Brezilya ve Güney Afrika’nın Batı merkezli finansal sistemle olan bağları, BRICS içinde doların yerine geçecek bir mekanizma oluşturulmasını karmaşık hâle getirmektedir.

 

BRICS-Dolar Rekabetinin Geleceği ve Küresel Ekonomiye Etkileri

BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), küresel ekonomik sistemde doların hegemonyasına karşı alternatifler geliştirme yönünde adımlar atan önemli bir blok olarak öne çıkmaktadır. Bu ülkeler, küresel ekonominin çok kutuplu bir yapıya evrilmesi gerektiği görüşünü benimsemekte ve doların finansal sistemdeki merkezi rolünü azaltmaya yönelik stratejiler geliştirmektedir. Küresel ticarette ve rezerv para sisteminde dolara olan bağımlılığı azaltma yönündeki bu girişimler, ABD’nin ekonomik ve jeopolitik üstünlüğüne meydan okumakta ve finansal dengeleri yeniden şekillendirmektedir.Doların küresel ekonomi üzerindeki hakimiyeti, esasen Bretton Woods sisteminin kurulmasıyla başlamış ve 1971’de ABD’nin altın karşılığı dolar sisteminden çıkmasıyla tamamen serbestleşmiştir. Bugün, küresel döviz rezervlerinin yaklaşık %58’i dolardan oluşmaktadır ve dünya ticaretinin büyük bir kısmı dolar üzerinden yapılmaktadır. ABD'nin küresel finansal sistemdeki baskın rolü, yaptırım mekanizmalarını kullanarak rakiplerine ekonomik baskı uygulama gücünü de artırmaktadır. Özellikle Rusya ve Çin, bu finansal bağımlılığın jeopolitik risklerini azaltmak amacıyla doların küresel ticaretteki rolünü azaltmayı hedefleyen politikalar geliştirmiştir.Son yıllarda BRICS ülkeleri, kendi yerel para birimleriyle ticareti artırmaya yönelik çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Rusya ve Çin arasındaki ticarette dolar yerine yuan ve ruble kullanımının artması, Hindistan’ın İran ve Rusya ile enerji ticaretinde rupi kullanımına yönelmesi ve Brezilya’nın Çin ile doğrudan yuan cinsinden ticaret yapma kararı, doların küresel ticaretteki rolüne yönelik doğrudan meydan okumalar olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, BRICS’in bir ortak para birimi geliştirme fikri de tartışılmakta olup, bu süreç doların uzun vadeli rolü üzerinde önemli etkiler yaratabilir.Bu stratejiler kapsamında BRICS ülkeleri, küresel finans sistemindeki dolar merkezli mekanizmalara alternatifler geliştirme konusunda önemli adımlar atmaktadır. Özellikle SWIFT sistemine karşı Rusya tarafından geliştirilen SPFS (Financial Message Transfer System) ve Çin’in CIPS (Cross-Border Interbank Payment System) gibi alternatif ödeme sistemleri, Batı merkezli finansal araçlara bağımlılığı azaltma hedefini taşımaktadır. Bunun yanı sıra, BRICS ülkeleri arasında doğrudan döviz takası (swap) anlaşmalarının artırılması ve uluslararası ticarette altın bazlı ödeme sistemlerinin yeniden canlandırılması gibi öneriler, doların finansal hegemonisine karşı alternatifler yaratmayı amaçlamaktadır.Doların geleceği açısından bakıldığında, BRICS ülkelerinin attığı bu adımların kısa vadede doları küresel rezerv para birimi olmaktan çıkaracak bir güce sahip olmadığı söylenebilir. Ancak uzun vadede, bu ülkelerin ekonomik ve finansal sistemdeki dönüşüm sürecini hızlandırması, doların rolünü kademeli olarak zayıflatabilir. Çin’in ekonomik gücü ve uluslararası ticaretteki büyük payı, yuanın rezerv para birimi olarak daha fazla kabul görmesine yol açabilir. Aynı şekilde, Rusya’nın enerji ticaretinde dolar dışında ödeme sistemleri geliştirme çabaları ve Hindistan’ın uluslararası ticarette yerel para birimini kullanmaya yönelik politikaları, doların tek hâkimiyetini sorgulatan gelişmeler olarak öne çıkmaktadır.Küresel finansal sistemin evrimi, BRICS’in attığı bu adımlarla birlikte önemli bir dönüşüm sürecine girmektedir. BRICS ülkeleri, ortak bir kalkınma bankası kurarak Batı merkezli finansal kurumlara bağımlılığı azaltmayı hedeflemektedir. 2015 yılında kurulan BRICS Yeni Kalkınma Bankası (NDB), Dünya Bankası ve IMF gibi Batı merkezli finans kuruluşlarına alternatif olmayı amaçlamaktadır. Bu bankanın finansman sağladığı projelerin büyük bir kısmı yerel para birimleriyle gerçekleştirilmekte olup, bu durum küresel finans sisteminde doların kullanımını azaltmaya yönelik önemli bir adımdır.Bununla birlikte, BRICS ülkelerinin kendi iç dinamikleri ve ekonomik-politik farklılıkları, dolar karşıtı birleşik bir strateji oluşturma sürecini zorlaştırabilir. Örneğin, Hindistan’ın Batı ile güçlü ticari ve siyasi bağları, Çin ile yaşadığı sınır sorunları, BRICS içindeki uyumu zorlaştıran faktörler arasındadır. Ayrıca, Brezilya’nın ABD ile ticari ilişkileri ve Güney Afrika’nın küresel ekonomik sisteme entegrasyon modeli, BRICS içinde tam anlamıyla birleşik bir finansal alternatif oluşturmayı geciktirebilir.Tüm bu gelişmeler ışığında, dolar ve BRICS arasındaki rekabetin küresel ekonomi üzerindeki etkileri, finansal sistemin dönüşüm hızına bağlı olarak değişecektir. Kısa vadede doların rezerv para birimi olma konumunu koruması beklenirken, BRICS ülkelerinin geliştirdiği alternatif mekanizmalar, uzun vadede küresel finansal sistemin çok kutuplu bir yapıya evrilmesine neden olabilir. Bu süreçte, gelişmekte olan ülkelerin BRICS’in sunduğu alternatiflere yönelmesi ve dolar bağımlılığını azaltmaya yönelik politikalar geliştirmesi, küresel finans sisteminin geleceğini belirleyen kritik unsurlar olacaktır.

 

 

BRICS ülkeleri, küresel ekonomik sistemde doların hegemonyasına karşı alternatifler geliştirme çabalarıyla dikkat çekmektedir. Bu ülkeler, ekonomik ve siyasi işbirlikleri yaparak, doların küresel ticaretteki ve rezerv para sistemindeki baskın rolünü azaltmayı hedeflemektedir. Özellikle Çin ve Rusya'nın öncülüğünde geliştirilen alternatif ödeme sistemleri ve yerel para birimleriyle ticaretin artırılması, doların küresel finans sistemindeki konumunu sorgulamaktadır. BRICS'in Yeni Kalkınma Bankası gibi finansal kuruluşları, gelişmekte olan ülkelere Batı merkezli finans kurumlarına alternatif finansman kaynakları sunarak, dolar bağımlılığını azaltmayı amaçlamaktadır. Ancak, BRICS ülkelerinin iç dinamikleri ve ekonomik-politik farklılıkları, tam anlamıyla birleşik bir finansal alternatif oluşturmayı zorlaştırmaktadır. Doların küresel rezerv para birimi olarak kalmaya devam etmesi beklenirken, BRICS'in attığı adımlar, uzun vadede küresel finansal sistemin çok kutuplu bir yapıya evrilmesine katkı sağlayabilir. Bu süreçte, gelişmekte olan ülkelerin BRICS'in sunduğu alternatiflere yönelmesi ve dolar bağımlılığını azaltmaya yönelik politikalar geliştirmesi, küresel finans sisteminin geleceğini belirleyen kritik unsurlar olacaktır.


---KAYNAKÇA---

Wikipedia

Anadolu Ajansı

Bloomberght

Euronews

İMMİB

Kriter Dergi

TASAM

Habertürk

BBC

CNN

GZT

ULUSAM

İNSAMER

Bigpara

DW

ORMER

Investing News Network

ANKASAM

The Indian Express

Foreign Policy

Middle East Council on Global Affairs

Asia Times

Eastern Mediterranean University

Stanford University Press

Oxford Academic

University of Johannesburg

Global Diplomatic Forum

Financial Times

India Today

China Daily

The Economic Times

EurAsian Times

Fox Business

BRICS ve Dolarizasyon Karşıtı: Küresel Ekonomik Etkilerin Değerlendirilmesi-Tamara Magash

Politico

The New York Times

Harward Institute Of Politics

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

8 Mart 2022 Yazısı

13 Eylül 2024 Yazısı

11 Ağustos 2024 Yazısı