ABD TELIF HAKKI SISTEMI
Telif, kelime anlamıyla çeşitli şeyleri birleştirip karıştırmak; yazmak anlamlarına gelirken, müellif de bu işleri yapana denmektedir. Sadece sözlük anlamından yola çıkarak, etrafında olup biten çeşitli durum ve olayları birleştirip karıştırarak kendi fikri çaba ve hususiyetiyle yeni bir ürün meydana getirme işine telif denilmesi pek de yanlış olmaz. Nitekim hukuk terminolojisine göre de telif hakkı, eser sahibinin eseri meydana getirmekten kaynaklı hakkına işaret eder ki bu da kişiye mali ve manevi bazı inhisari yetkiler bahşeder. Bununla birlikte eser tanımı ve buna bağlı olarak da telif hakkı tanımı ülkelerin sahip olduğu hukuk sistemi ve algısına göre değişiklikler arz etmektedir. Bu çalışmada öncelikle kısaca ABD hukuk sistemine göre eser tanımı işlendikten sonra telif hakları sistemi konu edinilecektir. ESER Eser, genel olarak insanların fikri çalışmaları sonucu meydana getirdikleri mahsullerdir. Ancak neyin fikri mahsul sayılacağı ve korunacağı meselesi; eser sahibinin korunması ve fikri çalışmanın teşviki karşısında toplumun bilgiye ulaşması ve bilgiyi kullanması gerekliliği arasında makul bir denge kurulabilmesi için çözülmesi elzem bir konudur. Tarihi süreçte toplumsal seviye ve bilgiye duyulan ihtiyaç doğrultusunda hep bu denge kurulmaya çalışılmıştır. Nitekim 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasına ekli Ticaret Sözleşmesi gereği Türkiye’nin sınai, edebi ve artistik mülkiyetin korunması ile ilgili milletlerarası antlaşmalara 12 ay içinde katılması gerekirken Türkiye yabancı eserlere olan ihtiyacından bahisle bu eserlerin Türkçeye çevrilmesi halinde eser sahiplerine telif ücreti ödenmemesi yolunda ihtirazi kayıt koymuştur.[1] Yine fikri ürün ihraç eden bir ülke haline gelmesiyle birlikte aşırı korumacı bir hal almış ABD hukuku ilk kurulduğu dönemde yeni oluşan modern bir toplum olarak Avrupa’nın kültürel egemenliğini üzerinde hissetmekte ve 1790 tarihli yasa ABD kökenli olmayan eserlerin izinsiz çoğaltılmasını yasaklamamaktaydı.[2] Eser tanımı hakkında Türk ve ABD hukukunun ayrıldığı ilk nokta, söz konusu fikri çalışmanın maddi bir cisim üzerine tespitinin zorunlu olup olmadığı hususudur. Türkiye’nin modern anlamda bir fikri mevzuata sahip olmasında büyük emeği geçen Prof. Hirsch, “Fikri bir mahsul ancak temellüke salih bir mal(meta) olduğu takdirde hukuk sahasında ehemmiyet kesbetmektedir. Fikri mahsul müşahhas ve kabili teşhis olmalıdır ki temellüke salih bir mal telakki edilebilsin.” demekle birlikte FSEK’in eseri tanımlayan 1/B maddesinden yola çıkarak bir ürünün ‘eser’ olarak kabul edilebilmesi ve korunabilmesi için tespitin şekli bir şart olarak öngörülmediği söylenebilmektedir.[3] Türk hukuku açısından fikri bir ürünün tespit edilebilir nitelikte olması eser olarak korunması için yeterli kabul edilmiştir. Ancak ABD hukukunda fikri bir ürünün eser olarak korunabilmesi için maddi, fiziki (tangible) bir boyut kazanmış olması gerekmektedir. Tespitin gerçekleştirildiği cisim ise önem arz etmemektedir. Eserin tespit edildiği cisim ya doğrudan ya da bir araç, alet yardımı ile eseri algılamaya, tekrara ve iletmeye yeterli olmalıdır. Türk ve ABD hukukunun ayrıldığı diğer husus ise meydana getirilen fikri mahsulün eser olarak korunabilmesi için orijinal olup olmaması gerektiği noktasındadır. USA Copyright Code 102(a) da yer alan düzenlemeye göre telif hakkı korumasından faydalanacak eserin, orijinal olması gerekmektedir ancak bu, söz konusu ürünün tamamıyla yeni bir eser olması anlamına da gelmemelidir; zira Federal Mahkeme bir davada eserin sadece onu meydana getirenin bağımsız çalışmasından kaynaklanmasının yeterli olmadığını belirterek minimum bir yaratıcılığı göstermesi gerektiği sonucuna varmıştır.[4] Türk hukukunda ise FSEK madde 1/B ye göre eser, eser sahibinin hususiyetini taşıyan fikri ürün olarak kabul edilmiştir. Hususiyetten ne anlaşılması gerektiğinde ise tam bir fikir birliği olmasa da kişinin kendine has üslup ve düşünce tarzının fikri çalışmasında sezilebilir olmasının yeterli kabul edildiği; ABD hukukunda olduğu gibi minimum bir yaratıcılık sergileme şartının öngörülmediği düşünülebilir. İki hukuk sisteminin az bir farkla ayrıldığı diğer bir nokta da ilgili hukuki düzenlemelerde sayılan eser türlerinin tahdidi olup olmadığıdır. Türk hukuk sisteminde FSEK m.1/B de temelde 4 çeşit fikir ve sanat eseri sayılmış ancak bunların altında yer alan eser türleri zamana ayak uydurabilecek şekilde tahdidi olarak sayılmamıştır. Yani bir fikri ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için netice itibariyle bu dört çeşitten birine dahil edilebilir olması yeterlidir. Bunlar; 1)ilim ve edebiyat eserleri, 2)musiki eserleri, 3)güzel sanat eserleri, 4)sinema eserleridir. Yine ilgili kanunun 6. maddesine göre işlenmeler ve derlemeler de eser olarak koruma göreceklerdir. ABD hukuk sistemine göre ise 8 çeşit eser örnek kabilinden sayılmıştır.[5] Bunlar; 1)edebiyat eserleri, 2)müzik eserleri, 3)tiyatro eserleri, 4)pandomimalar ve kareografik eserler, 5)resim, grafik ve heykelcilik eserleri, 6)hareketli resimler ile diğer görsel-işitsel ürünler, 7)ses kayıtları, 8)mimarlık eserleridir. Toparlayacak olursak ABD hukuk sistemine göre eserin zorunlu unsurları, eserin orijinal olması, kanunun ilgili maddesinde[6] örnek kabilinden sayılmış eser türlerinden birine dahil olması ve son olarak eserin somut bir araç üzerine sabitlenmesi, tespit edilmesidir[7] diyebiliriz. ABD TELİF HAKLARI SİSTEMİ ABD Anayasası’nın 8. Paragrafında “eser sahipleri ve kaşiflere, şahsi çalışmaları olan eser ve keşifleri üzerindeki inhisari haklarını belirli sürelerle koruyarak bilimin ve güzel sanatların ilerlemesini teşvik etmek ve desteklemek” hükmünün muhatabı olarak kongre gösterilmiş, kongre yetkilendirilmiştir.[8] Bu doğrultuda ilk kanun çalışması 1790 yılında yapılarak, günümüze değin pek çok değişiklikler ve eklemeler söz konusu olmuştur. 1831 yılına kadar 14 yıl olan koruma süresi bu tarihte 28 yıla çıkarılmış, 1870 yılında yapılan değişiklikle de daha evvel yerel mahkemeler tarafından yapılan tescil işlemleri Kongre Kütüphanesi bünyesinde merkezileştirilmiştir. 1891 yılında ilk defa telif haklarına ilişkin uluslararası antlaşmalara taraf olunmuş; 1909 yılındaki değişiklikle bazı yayınlanmamış eserlere de koruma getirilmiş; 1976 yılında da başlıca iki önemli sebepten dolayı büyük çapta değişikliklere gidilmiştir. ABD Telif Hakları Bürosu 2008-2013 Stratejik Planına göre bu iki önemli sebepten ilki, teknolojik gelişmelere ve bu gelişmelerin telif haklarına olan etkisine değinmek; ikincisi de iç hukuku uluslararası antlaşmalarla uyumlu hale getirmekti. Bu değişikliklerle koruma süresi eser sahibinin ömrü boyunca ve ölümünden sonra artı 50 seneye çıkarılmış, ilk kez adil kullanım (fair use) düzenleme konusu edinilmiş; telif hakkı koruması tüm yayınlanmamış eserleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Daha sonra yapılan düzenlemelerde de eser sahibinin ölümünden sonra 50 yıl olan koruma süresine 20 yıl daha eklenmiş; mevzuat, teknolojik gelişmelere uygun olarak tadil edilegelmiştir. ABD TELİF HAKLARI BÜROSU Daha evvel yerel mahkemelerin katipleri tarafından yapılan tecsil işlemleri 1870 yılında Kongre Kütüphanesine verilmekle birlikte Telif Hakları Bürosu 1897 yılında oluşturulmuş ve faaliyete başlamıştır. Bu tarihten itibaren Telif Hakları Bürosu, Kongre Kütüphanesi’nin önemli hizmetlerinden birini teşkil etmektedir. Kongre, title 17 of the United Code ile telif hakları mevzuatının yürütmesine ilişkin yetki ve sorumluluğu büroya vermiştir. Bu sorumluluk gereği; a)telif hakkı tescil taleplerinin değerlendirilip tescil işlemlerinin yapılması, b)telif hakkına konu olabilecek dokümanların kayıt altına alınması, c)kablolu tv ve uydu yayıncılığı yöntemleri ile yapılan aktarımlarda söz konusu olan lisans işlemlerinin takibi ile belirli bazı lisans sözleşmeleri kapsamında telif ücreti tahsili, bu ücretlerin eser sahiplerine dağıtılması, d)yayınlanmış telifli eserlerin nüshalarının edinilmesi, e)Kongreye, idari birimlere ve yargı organlarına telif hakları konusunda yol gösterici ve yardımcı olunması, f)telif hukukuna ilişkin ulusal mevzuat düzenlemelerinde ve uluslararası platformlarda etkin rol üstlenilmesi, g)toplumun bilgilendirilmesi ve eğitilmesi, Telif Hakları Bürosu’nun üstlenmiş olduğu başlıca görevlerdir.[9] 101 Independence Avenue, Washington adresinde James Madison Binasının bir bölümünde faaliyet gösteren büronun ilk müdürü, Thorvald Solberg, 1897-1930 yıllarında görev yapmış ve on altıncısı Müdüre Maria Pallante 2011 yılından beri bu görevi devam ettirmektedir. Büro, beş yüzün üzerinde personeli ile yılda yarım milyonun üzerinde kayıt-tescil işlemi gerçekleştirmektedir. Büronun 2008-2013 stratejik planına göre büronun misyonu, etkili bir ulusal telif hakları sistemini kurup yöneterek yaratıcılığı teşvik etmektir. Telif hakkı korumasındaki tescil ve telifli eserlerin nüshalarının alınması sistemi üç önemli amaca hizmet etmektedir; bilgiyi toplama, koruma ve bilgiye erişimin sağlanması, hayal gücü ve yaratıcılığı teşvik, ilerlemeyi, başarıyı teşhis etme. Gelişen teknoloji ile birlikte telif hakkı koruma yöntemleri de değişiklik göstermektedir. Telif Hakları Bürosu’nun bir işlemi olmamakla birlikte ABD’nin yetki alanındaki bir alan adına (.com, .org, .net, .biz vs.) sahip bir internet sitesi telif haklarını sürekli ihlal eden tarzda bir yayın yaparsa, ABD İçişleri Bakanlığının (USA Homeland Security), “Göçmenlik ve Gümrük İşleri Müdürlüğü” olarak adlandırabileceğimiz “Immigration and Customs Enforcement” idari birimi bu alan adını müsadere ederek, sitenin yayını sonlandırmaktadır.[10] Yine “Fikri Mülkiyet Hakları Eylem Planı” adı verilen anlaşmayla ABD ve Rusya internet üzerinden yapılacak korsanlığa son vermeye çalışmaktadırlar. Siber suçlarla sık sık gündeme gelen Rusya, bu hamleyle birlikte ülkede yayın yapan korsan siteleri kapatma kararı alırken, bu konudaki güvenlik yatırımlarını artırma kararı almış bulunmaktadır.[11] Türkiye-ABD Fikri Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu Türkiye ile ABD Ticaret ve Yatırım Çerçeve Anlaşması (TIFA) hükümleri uyarınca telif hakları alanında ülke uygulamalarının paylaşılması, iyi uygulama örneklerinin karşılıklı istişare edilmesi ve iki ülke arasında işbirliği sağlanması suretiyle bu alanda yapılan yatırımların artırılması amacıyla; Türkiye ile ABD arasında Telif Hakları ve Bağlantılı Haklar Çalışma Grubu kurulmuş; 7 Mart 2012 ve 25 Nisan 2012 tarihlerinde toplantılar gerçekleştirilmiştir.[12]
KAYNAK
[1] Prof. Dr. Şafak N. EREL: Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 3.Bası, Ankara 2009, s.47 [2] Dr. İbrahim Emre BAYAMLIOĞLU: Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma, 1. Bası, İstanbul 2008, s.88 [3] Dr. Kemal ATEŞ: Fikri Hukukta Eser, 1. Bası, Ankara 2007, s.58 [4] Dr. Kemal ATEŞ: a.g.e., s.69 [5] Dr. Kemal ATEŞ: a.g.e., s.54 [6] Copyright Act 102 (a) [7] Ayşenur ŞAHİN: Fikri Hukukta Eser Sahibinin Mali Haklarının Korunması, 1. Bası, İstanbul 2010, s.18 [8] http://www.senate.gov/civics/constitution_item/constitution.htm Section 8 The Congress shall have power … to promote the progress of science and useful arts, by securing for limited times to authors and inventors the exclusive right to their respective writings and discoveries. [9] http://www.copyright.gov/reports/s-plan2008/s-plan2008-2013-1.pdf [10] http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=59090 [11] http://www.btnet.com.tr/63029-amerika-ve-rusya-telif-hakki-ihlallerine-karsi-birlikte-hareket-edecekler.html [12] http://www.telifhaklari.gov.tr/ana/sayfa.asp?id=356
Yorumlar
Yorum Gönder