16 Mayıs 2021 Yazısı

Nükleer enerji riski konusuna bir bakalım.Çernobil ile Fukuşima kazaları sebebi ile insanları kaygılandırıyordu ve nükleer enerjiye olan korkularını şiddetleniyordu.Çernobil özelinde bazı çarpıcı olan bilgiler de aktaracağım ama ilk başta sağlıklı bir görüş açısı ile temeli iyice bir sağlamlaştıralım.Nükleer enerji ile ilgili risklerin doğru algılanmasını önleyen sıkıntılar arasından biri nükleer silah ile sivil nükleer enerji arasındaki farkların unutulmasıdır.Bu unutkanlık bilinçli bir şekilde yapılması ile sürdürülen kampanyalar ile diri tutulur.Enerji ekonomik öge değildir.Devletler birbirleri üzerine baskı kurmak amacı ile enerjiyi,daha çok petrolü kullanmaktadırlar.Eğer nükleer enerji yaygınlaşırsa bu mekanizma zayıflar ve Amerikan dolarının değeri düşer. 2. mesele,sivil nükleer ile ilgili olan risklerin diğer endüstriyel risklerden ayrı bir şekilde tutulmasıdır.Oysaki boya,asit, ilaç,kimyasal gübre üreten fabrikalar,petrol boru hatları,tünel-köprüler de endüstriyel risk arz ederler ve binlerce insanın ölümüne sebep olabilirler.Güvenlik için gerekli olan mühendislik kurallarının eksik uygulanması çok sık olarak hayat kaybına ve çevre kirliliğine sebep olur.İstanbul yakınlarında 1999 yılında oluşan deprem hepimizin akıllarında..10 000'lerce ölü,100 000 yaralı,500.000 insan evsiz kaldı.Enerji üretimi ve taşınması,tüm endüstriyel etkinlikler gibi risk arz eder.2010 yılında patlayan Deep Water Horizon petrol platformu,büyük bir körfezin kaybedilmesine sebep olmuştu.Ama bu kaza bir istisna değil.Petrol boru hatları ve petrol taşıyan gemiler sık sık kazalara yol açıyor.Şimdi de Çernobil kazasından bahsedeyim.Çernobil Nükleer Santrali resmi adıyla Vladimir İlyiç Lenin Nükleer Santrali hiçbir güvenlik kriterine uygun değildi.Yalnızca içeride çalışan işçileri yağmur ve güneşten koruyacak tek tuğla bina vardı.Yangın ve takip eden insan hatalarına bakıldığında,kaza hazırlığı yapılmadığı anlaşılmaktadır.Ayrıca soğuk savaş sürüyordu ve SSCB'nin zayıf duruma düştüğü dönemdi.Ruslar uluslararası olan bir işbirliğini başlatmak yerine kritik olan bilgileri dünyadan sakladılar.Radyoaktif olan tozlar Avrupa ülkelerine ulaştığı zaman Ruslar olan biteni saklamaya çalışıyordu.İlk önce nükleer olmayan bir olaydan bahsedeyim. 3 Aralık 1984 tarihinde ABD Union Carbide firmasının Hindistan ülkesinin Bhopal şehrinde kurduğu böcek ilacı fabrikasından yaklaşık 40 ton metil isosiyanat gazı sızdı.Bu gaz sızıntısı sonrasında 20.000’e yakın ölüm,150.000 üstü kalıcı etkiler ile zehirlenme,1000'lerce insan kör oldu bununla da beraber genetik hastalıklar başladı.Hala sakat olan doğumlar devam etmektedir.Amerikan firması ticari sır olarak isimlendirilen toksik maddenin adını açıklamayınca teşhis gecikti ve ölümler çoğaldı.Nükleer santraller ile ilgisi olmayan,endüstriyel kazaların da sebep olduğu uzun süreli olan halk sağlığı felaketlerini listelesek binlerce sayıda buluruz.Ama nükleer olsun olmasın,gerçek olan sorun teknoloji değil kriterlerin uygulanması ve firmaların ahlâkî olan duruşları.Nükleer felâketler olan Çernobil, Fukushima,tamamı ile kimyasal bir felaket olan Bhopal gibi teknolojiden yararlanmadılar.Masrafı düşürmek isteyen ahlâksız olan yöneticiler,kaza başlayınca herhangi bir bilgi vermeyen devlet ve şirketler kayıpların çoğalmasına sebep oldu.Türkiye’nin 1999 depremi ve madencilik felâketlerinde kabaran bir hesabı var.Yalnız hızlı tren,metrolar,üçüncü hava alanı,üçüncü köprü,Marmaraya benzeyen sayısız proje hayata geçirildi.Risk yönünden üçüncü hava limanına bakalım.. Pistlerde eğer  %1 lik bir hata payı kabul edilseydi,çok sayıda uçağın iniş kalkış yaptığı hava limanında her gün yaklaşık olarak 5-6 uçağın pistten çıkması, çok sayıda yolcunun da yaralanması kabul edilebilir olurdu.Çernobil kazasına dönersek de İstanbul’a kuş uçuşu yaklaşık hemen hemen 1000 km mesafede yani uzak yerde meydana geldi bu kaza.Büyüklüğü ve karmaşıklığı,Rusların kötü yönetmesi,Avrupa’nın paniklemesi ile olaylar üstüste geldi.Ülkemiz de bu tip bir duruma hazır değildi.Türkiye’yi tek başına koruyacak bir bilim insanı vardı.Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre.Ülkemizin yetiştirdiği ilk atom enerjisi ve nükleer güvenlik uzmanı olan bu bilim insanıdır.Prof. Dr. Özemre dindar bir Müslüman olması sebebi ile karalama kampanyalarına maruz kaldı..Evet,Özemre dâhil olmak üzere bir çok devlet görevlisine rüşvet teklif edildi.Hangi sebep ile devlet memurlarımıza rüşvet teklif edildi? Türk tütün ve fındığını aklamak ve Türk çayını karalamak içinççÇünkü o dönemde ABD bizden tütün alıyor ve radyasyon dedikodusu da işlerine gelmez.Fındık ve çay? Merkezi İsviçre’de bulunan çikolata, şekerleme vb ürünlerin hammadde borsası çok oynaktır ve o sene fındık eksiği vardı.Yani Türk fındığına muhtaçtı.Egeli tütüncüler birbirlerini ABD’ye şikâyet eden fakslar çektiler. Fakat o yıla kadar ihraç edilmeyen Türk çayı İngilizler için büyük tehditti.Türk çayının  rakibi Kenya,Seylan, Hint ve Çin çaylarının aksine böcek ilacı içermiyordu.Tüm çayların borsası Londra olması işin en iyi yönünü İngilizler faydalanıyor ve piyasada Türk çayını istemiyordu.İngilizler Türk çayını karalamak amacı ile birkaç bürokrat ve kiralık gazetecileri devreye soktular.İngilizler için milyar dolarlık risk arz eden bu iş ucuza halledildi.Karadeniz’deki bazı jinekologlar,her hamilelikte görülen 1/40 000 oranında görülen riskleri kullanarak anneleri korkuttu ve çok sayıda sağlıklı bebek kürtaj ile öldürüldü.Bu dönem içerisinde zengin olan jinekologlar araştırılsa kim bilir neler çıkar.Çernobil’den gördüğümüz zararın daha fazlasını içimizde bulunan hainlerden gördük.Kısacası nükleer enerji değil problemli olan;ahlâksızlık,bilgisizlik, kiralık gazeteciler...

-KAYNAKÇA-

Wikipedia

Uluslararası Politika Akademisi (UPA)

Listelist

CNN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

8 Mart 2022 Yazısı

13 Eylül 2024 Yazısı

11 Ağustos 2024 Yazısı