17 Ağustos 2020 Yazısı
Dünyayı kötü bir yer haline getiren şey insandır.
bazen düşünüyorum; yaşadığı dünya'ya insan kadar zarar veren başka bir organizma var mı acaba?
insanlığın
dışında hangi organizma havayı kirletiyor, hangisi yeşil alanları yok
ediyor, hangisi yakıyor-yıkıyor, hangi organizma bebek formundaki başka
bir organizmaya tecavüz ediyor, hangisi savaşlar başlatıyor, hangisi
silah üretiyor, hangisi kendinden başka herkese kendi yaşam biçimini
dayatma arzusuyla yanıp tutuşuyor?
Bana kalırsa dünya ona bunca yaptığımız kötülükten sonra sars-covid salgını ile bizden bir nevi intikam alıyor.
Her birisi açgözlülükleri ile körü körüne ilerlettikleri o kör
ihtirasların sahibi olan, kör ve paslı ihtiraslarından inat ve ısrarla
arınmamış olan sözde insanlar topluluğudur.
bu sözde insanlar topluluğunun;
ihtirasları kör, vicdanları sağır, toplumsal bilinçleri yitiktir.
bugün o kör ihtirasları için zalim olabilirler, yarın o sağır vicdanlarıyla zulüme karşı sessiz kalabilirler.
üstelik:
toplumsal bilinçlerini de yitirmiş oldukları için, zulmün sebebi ve zalimliğin öznesi de olabilirler.
bizler; her an, her yerde, bu zalim insanlar topluluğu ile yaşıyoruz.
her
an ortak alanlarımızdalar, her birisi en açgözlü halleriyle yaşam
alanlarımızın içindeler ve dünya'yı kötü bir yer haline getiren her ne
kötülük varsa;
bu kötülüklerin hem sebebi hem de o kötülüklerin bizzat kendileridirler.
eğer
bir yerde kötülükleri tercih ederek "vur patlasın çal oynasın"
zihniyeti hüküm sürüyorsa, orada adalet ve hukuk yok olmuş demektir.
fakat daha da acısı şudur ki:
her türlü adaletsizliğin ve hukuksuzluğun üzerine "vur patlasın çal oynasın" gibi iğrenç bir zihniyetin inşa edilmiş olması,
"bana
dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" gibi saçma sapan bir kabullenişle
müşterek insanlık zümremizin kuşatılarak parçalanmış olması da bir o
kadar hazindir, acıdır, ızdıraptır.
çünkü; dünya bir anda kirlenmedi, insanlık erdemi bir anda yok olmadı.
bu yok oluşu pek az insan hariç olmak üzere, tüm insanlar elbirliği ile inşa ettiler;
"bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" diyerek bu yıkılışı gerçekleştirdiler.
çünkü
o yılanın günün birinde gelip bir kişiyi daha zehirleyeceğini anlamak
istemediler. gözlerini yumarak, katliamlara sessiz kalarak, zulümlere
seyirci olarak o yılanları beslediler.
şimdi vakit; yılanların yılanlığıyla yüzleşme vaktidir.
çoktan zehirlenmiş olan insanlık için bu yüzleşmeden hızlı bir galibiyet beklemek ise artık sadece boş bir hayalden ibarettir.
içimiz dışımız zehir olmuş, farklılıklarımızdan ve ayrışmalarımızdan dolayı panzehirimiz de yok olmuş.
geriye kalan tek çaremiz:
yeryüzünde
tek bir kötülük zehri kalmayıncaya kadar mevcut insanlık kavramımızın
kanını, canını ve ruhunu yeniden iyiliğin kanıyla, yeniden iyiliğin
canıyla ve yeniden iyiliğin ruhuyla değiştirmemizdir.
bugün kendisine dokunulmadığı için sevinen insanlar ise ilk önce değiştirmemiz gerekenlerdir.
çünkü
içimizdeki yılanları onların yüzünden normal gördük ve yılanın yılan
olduğunu anladığımızda ise insanlık olarak çoktan zehirlenmiş ve çoktan
ölmüştük...
bugün 17 ağustos 2020 ve 17 Ağustos 1999 depreminin acılarla dolu olan yıl dönümü.
unutmayınız ki:
bizi 21 yıl önce deprem değil içimizdeki çürük varlıklar, açgözlü hilekârlar öldürmüştü.
21 yılda değişen tek şey ölüm şekilleri oldu.
yılan aynı yılan!
kötü aynı kötü!
zalim aynı zalim!
zulüm aynı zulüm...
yeryüzünde tek bir kötülük zehri kalmayıncaya kadar mevcut insanlık kavramımızın kanını, canını ve ruhunu;
yeniden iyiliğin kanıyla, yeniden iyiliğin canıyla ve yeniden iyiliğin ruhuyla değiştirmemiz dileklerimizle...
Yorumlar
Yorum Gönder