8 Ocak 2023 Yazısı

İSVEÇ'İN IRK ISLAHI

İsveç,meclis sistemine sahip ve rejimi ise meşruti monarşi (kralın yetkilerinin anayasa ve halk oyu ile seçilen meclis aracılığı ile sınırlanmış olan bir yönetim biçimi) ile yönetilen bir ülkedir.Ekonomi yönden gelişmiştir. The Economist'in Demokrasi İndeksi'ne göre ilk sırada yeralmaktadır.Bu yazımda İsveç’in ırk ıslahı ve kısırlaştırma yasası hakkında bilgiler vereceğim.

İsveç'in sosyal devleti sisteminin temelinde onlarca yıl süren etnik temizlik kampanyası ile ilgili bilgi sahibi olan var mı ? İsveçte yaklaşık 60 000 den fazla insan sırf tipleri kuzeyli ırka benzememesi nedeni ile Nazi yöntemi ile zorunlu bir kısırlaştırma kampanyasının mağduru oldu.İdeal veya kusursuz bir toplum yaratmak amacı ile safkan olmayanları kısırlaştırıp nesillerini ortadan kaldırmaya nasıl bir isim verilmesi gerekir ? Dünyada ilk defa 1921 yılında İsveç'te kurulan Irk Biyolojisi Enstitüsü'nün İdeal kuzey tipi şeklinde afişlere yer vermesinin arkasında nasıl düşünceler yeralıyor ? Akıllara direk Nazi Almanyası geliyor.Irkçı Hitler ile diktatör Jozef Stalin'in cinayetleri dünyayı yerinden oynattığı sırada farkedilmeyen ne tip olaylar dönmemiş ki..Oysa Adolf Hitler,yahudileri gaz odalarında öldürürken,İsveç,Norveç,Danimarka,Finlandiya ve Estonya gibi ülkeler de masum değil.Onlar da kuzey ırkına aykırı olanları kısırlaştırmış.Adolf Hitler'in cinayetlerini bir ırkçılık olarak anlatıyoruz.İsveç,Norveç,Danimarka ve Finlandiya'da olan olaylar  nasıl bir şekilde açıklamalı? Bu ülkelerde, kısırlaştırma gibi insalık dışı nitelikte olan politikaların başını sosyal demokratlar çekmiş ise ? O dönem içerisinde izlenmekte olan politikayı ideal veya kusursuz toplum kurmak amacı ile uygun olmayan nesillerin çoğalmasını engel olmak şeklinde bir açıklama yaptılar.Ayrıca bu düşünceyi savunanların başında Nobel Ekonomi Ödülü sahibi sosyal demokrat düşünür ve aynı zamanda da ekonomist ve politikacı olan Prof. Gunnar Myrdal ile eşi Nobel Barış Ödülü sahibi olan Alva Myrdal vardı.Kafatası ölçümleri yapılması için yetkililere gönderilen genelgelerin altında yeralan imza da İsveçli sosyal demokratların efsanevi lideri olan Tage Erlander'indi.Günümüzde insan hakları konusunda iyi olan İsveç'in tarihinde bu şekilde bir karanlık tarih nerdeyse bilinmez.Çünkü okul kitaplarında ve ansiklopedilerde,ne 60 000 kişinin kısırlaştırılmış olduğu ne de Uppsala kentinde 1921 yılında kurulmuş olan,Nazi Almanyası'nın örnek aldığı Devlet Irk Biyolojisi Enstitüsü ifade ediliyor.Ancak Lund Üniversitesi'nde Bilim ve Fikir Tarihinde profesörlük yapan Gunnar Broberg'in yazmış olduğu kitabı ve Polonya asıllı olan gazeteci ve yazar olan Maciej Zaremba'nın 19 - 20 Ağustos 1997 tarihli Dagen Nyheter isimli gazetesinde yayımlanmış olan araştırması yapılan ırkçılık ve etnik temizliği gün yüzüne çıkardı.Kuzey ülkeleri İsveç ile aynı yolu izledi.1935-1976 yılları arasında,Norveçte 40 000 Danimarkada 6000, İsveçte 60 000 kişi kısırlaştırıldı.Yasalarda kısırlaştırmanın isteğe bağlı olması ile ilgili ifadelere yeralsada,uygulama aşamasında baskı ve zoraki yöntemlere başvurulduğu görüldü.İsveç de bütün çingenelerin ve Tattare isminde gezici işçilerin sayımı yapılması amacı ile 1942 senesinde Tage Erlander imzası ile genelge çıkartıldı.Bunun öncesinde 1937 senesinde Tattare ile ilgili farklılar diye rapor hazırlanmıştı.Raporun ardından değerlendirmede Tattare'lerin asimile edilebileceği fikri ağırlık kazanması üzerine gelecek nesillerde bozuk huyların çıkmasından kaygı duyulması nedeni ile kısırlaştırma politikası tercih edilmiş ve sayım başlatılmıştı.1945 yılında kafatası ölçümleri bitmesinin ardından Tattare'lerin İsveçli oldukları ortaya çıktı ama Sosyal Hizmetler Genel müdürlüğü bu neticeyi kabullenmedi.UNESCO'nun ırk kavramının ırkçı manada kullanılmasına karşı çıktığı 1950 yılına kadar Tattare'lere karşı ırk olarak ifade edildi.Çok sayıda Tattare kısırlaştırıldı. Kısırlaştırma politikası üzerine doktora çalışması yapan Tarihçi Maija Runcis'e göre, yasalar yalnızca gönüllü kısırlaşmaya izin verdiğinden dolayı yetkili kurumların kurban seçtikleri bireyler için ‘akli dengesi yerinde değil’ diye düzmece rapor düzenledi.Belgeler kısırlaştırılan kişilerin %95'inin kadın olduğu gösterilmektedir.Özürlüler okuluna alınanlar,okul bitiminde, kısırlaştırılmayı kabul etmedikleri takdirde yaşadıkları sürece kötü şartlarda çalıştırılmak ile tehdit ediliyordu.1940'lı senelerinde kısırlaştırmanın sayıca artması biraz ileriki senelerde refah devleti unsurlarına uygun olarak çocuk desteğinin başlatılacak olmasıydı.Refah toplumuna yardımda bulunmayanların, yardımlardan da faydalanmasının gerekli olduğunu işaret etmek isteyen ekonomist ve politikacı olan Gunnar Myrdal,çocuk desteği kötü kalıtımsal özellikleri olanların artmasına neden olabilir şeklinde uyarıda bulunuyordu.İstenmeyen özelliklerde insanların çocuk desteğinden faydalanmak amacı ile durmadan doğuracaklarından korktukları nedeni ile çocuk desteğinin başladığı 1948 senesinde 2264 kısırlaştırma operasyonu ile rekor kırıldı. ‘Hak etmeyenler yok olsun’ mantığına dayanan kısırlaştırma operasyonlarının fiili olarak 1960'ların ortasına kadar sürdüğü iddia ediliyor.1935 yılında sessiz bir şekilde başlanan ırk ıslahına 1976 senesinde yasanın iptal edilmesi ile sessiz bir şekilde son buldu.Kısırlaştırma politikası 1930'lu yıllarda dünya genelinde esmiş olan ırk ıslahı rüzgarı ile belirtilmek istendi,yalnız yapılan araştırmalar bunun bu şekilde olmadığını işaret ediyor.Toplumu yetersiz insanlardan temizleme,çoğu Avrupa devletlerinde tartışılması üzerine, bunu yürüten yalnız birkaç devletti.Bunların başını yaklaşık 60 000 kişiyi kısırlaştıran İsveç çekti.Diğer ülkelere bakıldığında Danimarka,Norveç,Finlandiya, Estonya bir İsviçre kantonu ile Nazi Almanyasıydı.Almanya'da yalnızca Naziler dönemi içerisinde ve yalnız akli dengesi bozuk olan kişiler kısırlaştırılırken,sosyal demokratların egemenliğinde bulunan kuzey ülkelerinde, refah devletinin kuruluşu sırasında engel görülen kişilerin kurban olarak seçilmesi.Kısırlaştırma yasalarının İsveç parlamentosu içerisinde oybirliği ile kabul edilmesi,kilisenin bunu onaylaması olması da üstünde düşünülmesi gerektiren nokta.1997 yılında Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevinde bulunan Margot Wallström,olayın toplum tarafından tepki ile karşılanması ve kısırlaştırma politikasının kurbanları arasından olan bir kadının, tazminat isteği ile hükümete yaptığı başvurusunun red edilmesi açıklaması üzerine, olaylardan üzüntü duyduğunu ve zarar görenlere tazminat verilmesi amacı ile konuyu hükümete ileteceğini belirtti.Kadına gönderilmiş olan mektubun altında yer alan bu bakanın imzası bulunuyor ve mektubun içeriğinde uygulama yasalar gereğince yapılmış olması nedeni ile tazminat ödenmeyeceğini ifade etmiş.İsveç kısırlaştırma yasası 1934-1976 yılları arasında yürürlükte olan ideal toplumu kurmak,aykırı nitelikte olan nesillerin çoğalmasına engel olmak ve isveç halkının kalitesini düzeltmek amacı ile yasalaştırılan ve 60 000 isveçlinin kısırlaştırılmasına neden olan bir yasadır.Çeşitli ırklar,düşük seviye de zekası olan ve fiziksel engelliler istenmeyen genlerin ileri ki kuşaklara aktarılmasına engel olmak amacı ile devlet tarafından zorla kısırlaştırıldılar.Bu zoraki kısırlaştırmanın,baskı altına alınmayan düzen muhaliflerine,hafifmeşreplere (toplum ahlakına uymayanlar),uygunsuzlara uygulanması ile ilgili çok sayıda somut kanıt mevcuttur.1934-1976 senelerinde yürütülen isveç kısırlaştırma yasası gereğince kısırlaştırılan yaklaşık 60 000 kişinin %90'ı kadındır.40 seneden fazla bir süre ile  İsveç işçi sınıfının değersizleştirilmiş ve toplum tarafından dışlanmış olan genç kadınları,zoraki olarak kısırlaştırılmak tehlikesine maruz uğradılar.Onun gibi 15 yaşında bulunan genç kızlar,dans salonlarına gitmek gibi bir suç nedeni ile kısırlaştırıldılar.Üstelik 1960 senesinde bir kadın,motosiklet çetesine katılması nedeni ile kısırlaştırıldı.Yetimlerin yetimhanelerden serbest bırakılma şartları arasından biri mecburi kısırlaştırmaydı.İkinci Dünya savaşı dönemi öncesinde ve yaşanmış olan dönem içerisinde yürürlükte olan bu uygulama,Adolf Hitler ile Jozef Stalin'in işlemiş oldukları cinayetlerinin dünyayı etkilediği pek de kadar dikkat çekmemiştir.Naziler yahudileri gaz odalarında zehirleyerek öldürürken iskandinav ülkeleri o dönem içerisinde kuzey ırkına aykırı olan kişileri de kısırlaştırmışlardır.Tabi devletin bu kısırlaştırma yasasını getirmesinin esas nedenlerine baktığımızda kurulmak aşamasında olan sanayi toplumunun gerektirdiği sağlıklı işgücünü meydana getirmek ve bu aşamada gereksiz olan sağlık harcamalarından kurtulmak amacı ile kalıtımsal hastalık sahibi olanların çocuk sahibi olmalarına engel olmaktır.


---KAYNAKÇA---

Wikipedia
Tarihi Olaylar
Dünya Bülteni
Euronews
Spod
Anadolu Ajansı
Yeşil Gazete
Wow Türkiye
Sendika.org
BBC
CNN
Onedio
Sputnik News
Washington Post
Soclaw
Spokesman
İrish Times
The Baltimore Sun
The Militant
Guardian
Nature
İndependent
Sveriges Rıksdag

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

8 Mart 2022 Yazısı

13 Eylül 2024 Yazısı

11 Ağustos 2024 Yazısı